NEOLİTİK DÖNEM (YERLEŞİK DÜZEN)
Cilalı Taş Devri, insanoğlunun, tatlısu kaynaklarına, önceden olduğu gibi kolaylıkla erişemediği bir dönemdir. Yeraltındaki su kaynaklarına erişebilmek için kazıcı bir aletleri olmadığından işleri iyice zorlaşmıştır. Su, artık daha fazla emek sarf edilerek bulunduğu için yaşam koşullarının bir kat daha zorlaştığı kesindir. Bu nedenle insanoğlu, yeni bir arayışla kolaylıkla suya kavuşabilmek ve yaşamını devam ettirebilmek için yeni yollar bulmalı, yeni aletler geliştirmelidir. Hem yaşamını kolaylaştırmak, hem çok kısa olan yaşam süresini uzatabilmek için insanın yerleşik yaşama ve kendisini içinde barındırabilecek, dış koşullardan koruyacak mekanlara ihtiyacı olduğu açıktır. Böylelikle dış şartlardan da korunacağı için daha sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmesi mümkün olabilecektir.
İnsanoğlu, Neolitik Dönem’le birlikte tarım, hayvancılık, barınma konularında önemli adımlar atmıştır. Bunları gerçekleştirmek için, kendini değiştirmenin yolunun sosyalleşmekten geçtiğinin farkına varmıştır. geçmişindeki gibi avcı-toplayıcılıktan her ne kadar zorlanıp zaman zaman avcılık yapsada zaman içinde bu alışkanlığından vazgeçmiştir.
Önce, bugüne kadar peşinden koştuğu hayvanların bazılarını yaşadığı yerde onların da kendileriyle birlikte yaşamalarını sağlamıştır. Yani hayvanları evcilleştirmeye başlamıştır. Öncelikle kendisine kulübe şeklinde bir yaşam mekanı oluşturmuş ve sonra buralara içinde hayvanların barındığı ağıl şeklinde bir mekan da eklemiştir. Zamanla hayvanın etinden, yumurtasından, derisinden, sütünden faydalanmış; sonrasında bunları çeşitlendirilerek kendi ihtiyacından fazlasını da değerlendirmeye başlamıştır.
Evini su kenarlarına kuran insanoğlu, ev kurup evlilik yaptı. Sosyalleşmek çocuklarının dünyaya gelmesiyle de daha bir anlam ve değer kazanmaya başladı. Bu dönemde tarımda da gelişmeler gösterdi. Sadece tahıl ile türevlerinden başka baklagiller ve ağaç çeşitleri de yetiştirmeye başladı. Evet, o halde bu toprakların genel durumundan söz etmek gerekir. Çünkü bugünkü gibi ağaçsız olan bir yerleşikten söz etmiyoruz. Ormanlarla kaplı olan ve insanların yerleşik düzene geçmeleriyle de eski olan alışkanlıklarını geride bıraktıkları, bu yönden çok önemli olduğuna inanmaktayım. Tarım ilk olarak bu Nevali Çori dediğimiz höyükte ekilip biçilmeye başlanıyor. Bunlardan arpa, kavisli, mercimek, buğday, yulaf, yabani bakla, fava, Antep fıstığı, üzüm vs. bu ekilip biçilmesi günümüzden binlerce yıl önce bu topraklarda uygulanması da bölgenin diğer yerlerinde halen var olan üzüm, badem, Antep fıstığı gibi.
İnsanoğlu artık geçmişteki gibi yaşamıyordu, yerleşik bir düzen içinde etrafındaki var olan her şeyden faydalanmaya başlamıştı. Kendine düzen kurmak için sürekli yeniliklerin peşindeydi. Önce evini 3,5 metre çapında ortasında bir direk etrafında dikenlerle çevreleyip sıvadı. Altını taşlarla stabilize etti. Evinde muhakkak bir ocak yaptı, hem evini ısıtmak hem de yemeğini pişirmek için.
Yetiştirdiği hayvanlardan faydalandığı gibi ektiği tahıldan da faydalandı. Ekimi için toprağını sürdü, tahılı biçti, harman ayıkladı ve topraktan yapılan silolarda sakladı.
Bazalt taşından, kendine tekstil aracı (ağırşak) yaparak ip eğirdi. Yine bazalt taşından elindeki buğdayı birbirine sürterek un haline getirdi. Ekmek yapmaya başladı.
Sert olan buğdayı kaynattı,yumuşattı daha sonra belli yerlerde soğutarak köyün merasındaki kocaman sokularda gençlerin kuvvetinden faydalanılarak dövdü işlenmiş hale getirdi. Destar denilen Öğütme taşı olarakta bilinen iki yuvarlak bazalt taşından yapılı Destardan geçirilerek Öğütüldü. Bulgur ve köftelik yemeklik tahıllarına şekil verdi. Artık gün aşırı bir yenilik insanoğlunun hayatına karışmaktaydı. Artık yüksek bir kültürün parçası olmaya doğru yol alınmaktaydı. Bir aile oluşturarak ortaklaşa yaşamı paylaştıklarını görmekteyiz.
Artık fazla ürettikleri eşyalarını depolamak için evlere ve bunların korunması için de bekçi ve kölelere ihtiyaç hâsıl olmuştu. Altı ızgaralı evler yapmaya başladılar. Ve o küçük kulübelerinin yerini artık altları ızgaralı kocaman ve avlulu evler almaya başladı. Böylece zamanla evin hanımının evin girişindeki odada eşinin avlunun sonundaki odada olduğu bir düzen geliştirildi. Ancak sosyalleşen insan aynı zamanda dini de kendisiyle beraber geliştirdi. Öyle ki, ticaret genelde güvenilen din adamlarından başkasına yaptırılmadı. Artık din insanoğlunun yaşamında en önemli yerlerden birindeydi. Üretim ve bunun paylaşılması din adamları sayesinde yapılmaktaydı. Kontrol ve paylaşmak bu din adamlarının işiydi.
Hayvancılık ilk olarak yerleşik düzene geçildiğinde bu topraklarda buzulların erimesiyle bolca hayvan çeşitlerinden söz etmek mümkün. Bunlardan yabani koyun ve keçi; M.Ö. 9500-9000 yıl geriye gidildiğinde ise bu hayvanlara bu bölgede yaşayan diğer yabani sığır, yabani eşek, yabani ceylan, yabani geyik, yabani domuz ve daha birçok yabani hayvan, hayvan cinsini de ekleyebiliriz.
En önemli olanların başında da Neolitik Dönem denince akla tarım gelmektedir. Aynı zamanda hayvancılıkta, hayvandan elde edilen yün işleyişi yörede hiç değişmemiştir. Bir aks üzerinde yünün döndürülerek ip haline gelişi hemen hemen aynıdır. Koleksiyonumda bulunan bir eğirme (Ağırşak) iki adet aks taşı bulunmaktadır. Yöre kadınlarının halen ellerinden düşürmedikleri bu eski sistemden gelen gelenek aktif bir durumda ve geçerliliğini sürdürmektedir. İp haline getirilen yün tekrar başka tezgâhlarda dokunularak giyisi haline getirilmektedir. Bu taşların ortasından bir aks vazifesini gören çubukla buluşturularak, orta deliğinden yünün büyük bir ustalıkla döndürülerek mukavemet kazandığı bilinmektedir. Sağlamlaşan ip işlenerek dokuma tezgâhında başka bir işlem için hazır hale gelmiş demektir. Yerleşim alanlarında yenilikler yaparak sosyalleşen insanoğlu artık dini de yaşamına katmıştı. Hem de güvenilmesi gereken yerde ticarette.
Tüm bunların yanında, ölümlerin olduğu yerde, ölü gömmelerin de var olduğunu unutmamak gerekmektedir. Bu durum da günümüzde olduğu gibi, ölen insanın statüsüne göre şekillendi. Ölen askerse rütbesine göre, makamına göre defnedildi. Eğer bir politikacı veya etrafında sevilen sayılan biriyse ona göre muamele yapıldı. Ölü gömmelerde çeşitli gelenekler ve ananeler göz önünde bulundurulurdu. Zenginliğe bakılmaksızın, bazı insanlar dünyadan çok ahiret için mal mülk edinen insanlardı. Bunlar dünyadan ziyade ahiret için mülk biriktirirdi ve gömülerinin fazla oluşunun zenginlik veya fakirlikle ilgisi olmazdı. Bazı fakirler zenginlerden daha çok varlıkla gömülebilirdi. Bazı zaman dilimlerinde insanlar sevdikleri objelerle gömülmüşlerdir. Bazı mezar odalarında aile bireylerinin birlikte gömüldüğü bilinmektedir. Bu yerlerin birkaç defadan daha fazla açılıp kullanıldığı ve yörelere göre mezar çeşitlerinin şekillendiği bilinmektedir. İlk zamanlar bireylerin evlerin içeresinde gömüldükleri daha sonra bazılarının evin dışına çıkarıldıkları, bebeklerin eşiğin hemen önünde cenin şeklinde gömüldükleri, bazen kafalarının vücutlarından ayrıldığı, akbabalara etlerinin yedirildiği,
gün geçtikçe de bu geleneklerin daha sosyal toplumla uyumlu bir hal aldığı gözlenmiştir. Bazen de ölü gömme bir ritüele dönüşmüştür.
Obsidyen
Doğu Akdeniz’de bulunan sert siyah bir maddedir. İnsanoğlu ilk olarak bu cismi yerlerin eşilmesi, buğday ile her türlü tahılın biçiminde kullanmış ve tarihe ilk Orak olarak geçmiştir. Obsidiyen Hakkında Anlatılacak Çok şey vardır. Obsidiyen sert ve dayanıklı olduğu için alet olarak kullanıldığı gibi. Buradan tüm etrafındaki Coğrafya’ya buradan export olarak gönderilmeye başlanmış ve aynı zamanda Doğu Akdeniz‘de bir Ekonomik geçim kaynağı olarak yöre insanına fayda sağlamıştır. Tarım Aletleri arasında Hem kolaylaştırıcı bir alet olarak kullanıldığı gibi, İnsanların hayatlarında büyük kolaylıklar sağlamış ve Geçimde faydalı bir Araç olarak o günün insanına Ekonomik Çıkar sağlamıştır.
Başlangıçtan bu yana sosyalleşen insanoğlu, tarım ve Hayvancılıkta Kendini geliştirdiği gibi İmar konusunda da geri kalmamış ve kendini geliştirmiştir. İlk olarak Köy yerleşim yerlerinde kendilerine barınak olarak evler yapmaya başlamışlardır. Yanı Sıra Anlatılması Gereken Bir Konu Daha Mevcuttur. Buda Yöredeki Karacadağ Yanardağının çıkardığı Bazalt Taşlarıdır. Yörede ve Tarımda çok Elverişli olarak kullanılan bu Taş, siyah olamakla birlikte iki Erkek ve Dişi olarak iyiye Ayrılmaktadır. Genelde yöre Sıcak Olduğu için Tavan Bu Taşlardan Dişi olan Delikli olanlar Tercih edilir. Coğrafik bakımdan Çok Sıcak İklim kuşağında olduğu içindir ki. Insanlar Yerden kalkan Sıcaklıkları önlemek için Su ile Serinlemeye gidilir. Buda Delik olan Boşluklarda su Muhafaza olduğu için uzun süreli nemli kalmayı Sağlar. Ancak yapı duvarlarında tam tersi olarak düz ve pürüzsüz olan Tercih edilir. Yanı Sıra Neolitik dönemden bu yana Tahıl İnsanoğlunun Hayatında yer bulduğundan bu Yörede Yine Bazalt Taşından İki Yuvarlak ve Ortasında bir Mille Yukardakinin Üzerinde Donmesini Sağlayığ Ortadaki Delik ten de Buğdanın ufaltlışını Sağlar. Bu Yörede Destar Olarak ta bilinen bir Dönen Değirmen Taşları Bazalt taşlarından yapılmakta ve Yörede Köftelik ve yemeklik Bulgur halen bunlarla
yapılmaktadır. Neolitik Dönemlerin Başlangıcında da Yine Bazalt taşlarına Buğday veya Türevleri Kurutularak Sürülme Şeklinde Un Haline Getirilmektedir. Yapılan bazı Önemli Mezar Yapıtlarında da Yörede Bazalt Taşlarının Kullanıldığı veya Zoomorfig Hayvan şekilleri bu Mezar Duvarlarına veya Kapı Girişlerine Bir Aslan veya Yırtıcı Bir Hayvan Olarak Genelde Konulmuştur. Aşağıdaki Resimde Bazalt Taşı Görülmektedir.
Karacadağ Yanardağının Püsküttüğü Kıymetli Bazalt taşı
KONUT
Artık kaya altlarından ziyade, bir konuta yani bir eve ihtiyaç vardı. İnsan, kendisine ait bir eve ihtiyaç duymaktaydı. Bunun için düşünmeli, kendine ait olan özelini yaşamak için bir ev yapmalıydı. Neolitik düzende ilk yaptığı ev, tolluslu bir yapı şeklidir. 3-3,5 m. çapında olan yuvarlak, yarı açık bir yapıdır.
Toluslu yapı, zemin taşlarla dairesel olarak sağlamlaştırılır. Sonra evin ortasından bir direkle sabitlenir. Etrafı çalılrala kapatılarak üzeri çamurla sıvanır. Evin girişinden sonra karşıda bir ocak yapılarak evin pişirme ve ısınma ihtiyacı giderilir. Yapının bir tarafı açık haldedir. Bunlar ilk yerleşik düzendeki evlerdir.
Bundan Sonra, Kendini geliştirerek Köy Yerleşkeleri kurarak hayvanlarına da barınaklar yapış ve teknik olarak ilerlemeler göstermişlerdir. Artık Avcı Toplayıcılıktan vaz geçiphayvanlarını koruma altına alarak sosyalleşmenin ilk adımını atmışlardır.
Aynı zamanda başka, başka yerlerde de yerleşim yerleri Yapmışlardır. başka yapılarda söz konusudur. Tarıma geçildiği için yerleşim yerlerinin Sudan uzak olmadan Bitişik nizamda diğer köylülerle beraber olması gerektiğini düşünerek yerleşkeler yapmışlardır.
Yapılar bitişik, suya yakın ve tarım alanlarına çok yakın yerlerde yapılmıştır. M.Ö. 8600 yıllarında ilk örneklerden biri olarak Nevali Çori’de bu düzen görülmüştür. Bu Zaman da bir başka gelişme daha İnsanoğluna eşlik etmiştir. O da Sadık hayvanlardan Köpektir. Henüz korku Pisikolojisinden vaz geçememiş insanoğlu Köpeği bir bekçi olarak kullanmıştır. Geçe karanlıkta dışardan gelecek her hangi bir tehlike için kendini hayvanının hislerine ve koku becerisine bırakarak onun yardımından faydalanmıştır. Giriş kapıları olmayan ve ancak damın girişinden giriş çıkış sağlanan bir durum söz konusudur.
Daha sonra hücre yapılı, ızgaralı evlere geçilmiş; sonrasında aşama, aşama yerleşik yaşam ve konut mimarisinde yeniliklerle buluşmuşlardır. Bundan binlerce yıl sonra köyümüzden örnek verecek olursak aslında büyük bir değişiklikten söz edemeyiz. Aşağıda görülen bizim sular altında kalan köyümüzden birkaç evdir (1987).
Üstteki fotoğrafta dışarıya çıkmak için kullanılan giriş yollarını (M.Ö. 9000) görülmektedir.
Neolitik Dönem Çay Önü Höyük Evleri.
Artık avcının avlamasına gerek yoktur. Çünkü ihtiyacı olduğunda ahırından çıkartıp ihtiyacını giderecek hayvanları evcilleştirmesi gerekmektedir.
Yukarıda bir değişik Zaman içinde kullanılmış olan M.Ö 10 000 yıllarında,
Çay Önü, Diyarbakır. İnsanlar ve hayvanları ilk defa yaşamlarını bir arada idame ettirmişlerdir. İnsanoğlu bundan sonra da durmadan kendini yenilemiş ve hep ileriye doğru bir gelişim göstermiştir.
KÜLT:
İtikat ve Rituel
İnanç denince; Neolitik Dönem’de, günümüzden 10.000 yıl öncesinde insanoğlu korkulardan korunmak için yapılan ibadet şekilleri gelmektedir. Bunların başında, deprem, hastalık, korku, ölüm, aç kalmak, karanlık gibi. Olağanüstü bir güce; esirgeyen, bağışlayan yaratıcıya sığınmak. O günün şartlarında da, etraflarındaki gördüklerini yorumlayarak yaratana şekil vermek. Korktukları için korkularını yenmek için tanrılar oluşturmuş, bu
tanrıları da etraflarında gördükleri objelere benzetmeye çalışmışlardır. Bunları T sütunlarında görmemiz mümkün. T sütunları üzerine kazıdıkları zoomorfig şekilleri, kuvvet, Güven, Emniyet, faydalanma, dayanıklık ve ölümsüzlükle kıyasladıktan sonra bu idolleri tesbit ederek yapmışlardır. Bunlar bireysel istisnai durumlardan ziyade toplumsal ortak düşüncelerin sonucu olarak ortaya konulmuş , toplumun çoğu tarafından benimsenmiş idol olarak devam etmiştir. O kadar ki henüz kendi yerleşik düzenleri olmadan bile bir ortak tapınma Mabetine ihtiyacının hasıl olduğu vurgulanmıştır. bu ortaklaşa yapılan maabet toplumun tapındığı mekan olmuştur. Ancak bu mekanın oluşması için bir zaruriyetin ortaya çıkmış olması da bir gerçektir. İlk insan olan bu toplumun ilk olarak hayvanla temas kurduğu bir dönemdir. Kanımca; bu insanlar hayvanlardan herhangi bir hastalık veya bir başka bulaşıcı hastalık sonucunda toplu ölümlere yol açılan bir durum yaşadıklarından bu gibi afetlerden korunmak için dertlerine çare aramışlardır. Bu sebeple de ölümü durdurmanın yollarını araştırmışlardır.
yapılan T sütunları üzerindeki zoomorfig yapıtlar ve kireç taşından yapılan tanrı ve tanrıçaların bu sonuca vardıklarıdır. Bu Bulgular ölü gömme metotları veya arkeoloji çalışmaları sonucu yapılan kazılarda elde edilen bulgulardır. Bu bulgulardan yola çıkılarak neler yaşadıkları ip uçarı ve emarelerdir.
Göbeklitepe’de bulunan kireçli taşlar üzerinde kazılı olan şekillerden en ilkini görmekteyiz. M.Ö. 9600 İlk inanç şeklini oluşturan bu taşların üzerindeki simgeler, bizlere nelere inanıldığını göstermektedir. Aynı kültürün daha sonra da Neolitik Dönem’de M.Ö. 8600’ lı yıllarda Nevali Çori’de karşımıza çıktığını görmekteyiz. Bu da bu insanların devamının da ondan sonraki nesillerie sirayet ettiğini görebiliriz. Zamanı inceleyerek, elde edilmiş bulguları tarihlendirerek, günümüze kadar nelere inandıklarını ve neler yaptıklarını ortaya koymaktayız. Kültlerindeki inanışlarından kaynaklanan ortak bir inanma oluşturdukları bilinen gerçektir. Bunların başında da; Paleolitik Dönem’den Neolitik Dönem’e geçişte,
inanç şekillerini beraberlerinde bu döneme de taşıdıklarını görmekteyiz.
Üç metre boyundaki, T Sütunları; inandıklarını sembolize eden bir anlatım şeklidir. Paleolitik Dönem’de avcı-toplayıcı olan bu insanların herhangi bir yazı türünü kullanmamakla beraber, şekil ve resimlerle, heykellerle anlaştıkları ortaya çıkmaktadır. Kendi aralarında nasıl anlaştıkları tam olarak bilinmese de toplu olarak yaptıkları rituel ve tapınma, inanç şekillerinde herkesin anladığı ortak yönleriyle zoomorfig heykellerden de anlaşıldığına göre, yaşam şeklindeki inanış, ibadet, tanrı, doğum, ölüm, yolculuk, yemek, yatmak, imar gibi ana temalar herkesin ortak anlayabileceği bir şekille ifade ettikleri anlaşılmaktadır. İnandıkları bu sembol kült abideleri mabetleridir. Bu yüzden de onların olmazsa olamazları arasında hatta en başında gelir. Belki de yaşam biçimlerini bu inançtan almaktadırlar. O zamanki inanç, kült olarak bu inanç şeklini yazının olmayışı ancak mevcut olan kazılar neticesinde yeryüzüne çıkarılan objelerden anlamaktayız. Bundan 12.000 yıl önce insanlar için inancın önemi bakımından bilmemiz gerekenler, geçmiş ve gelecek hakkındaki bilgilerin tazelenmesidir. Paleolitik insanının inanca bakış şekliyle bugün arasındaki farkı gözlemleme fırsatı ortaya çıkar. İnsanlar geçmişte nelere, nasıl inanırlardı? Bugün nasıl, neden inanmaktadırlar? Paleolitik ve Neolitik dönemlerde insanların etkilenerek inandıkları bilinen objeler üzerindeki yapmış oldukları sembollerde gizemini her ne kadar korusa da, bize bir yaratıcının varlığını sembolize etmiştir. Bu kendilerinin düşüncelerine göre var olan, onları kontrol eden güçtür.
Kireç taşları üzerine çeşitli hayvan figürleriyle sembolize edilmiş bizlere birer mesaj verilmeye çalışılmıştır. Bundan anlamamız gereken şey, toplumun o andaki ruh halidir. Korkunun insanoğluna yaptırdığı, anlayıştır. En güçlü görülen ve korkulan aslansa onun yenilmezliği ve gücü bir tanrı olarak sunulmaya çalışılmıştır. Veya bir boğanın etinden, sütünden, kuvvetinden faydalanıldığı için de boğa kutsal kabul edilmiştir.
Tanrı olarak kabul edilen figürlerin bile bundan sonraki dönemlerde erkek veya kadınların birer Aslan veya Kaplan (Yırtıcı bir hayvan ) üzerine basarak veya yapılması imkânsız olan yırtıcı bir hayvanı oyuncakmış gibi kullanan kişiliklerin imkânsızı başardıkları içindir ki; normal insan olamayacaklarına göre birer tanrı veya tanrıların soyundan gelen bir ölümsüz olduklarına inanılmıştır.
Ölen bir kişinin ruhunun akbabalar tarafından göklere götürülmesi onun uçabilmesi ve bunu aralarından birinin yapamamasından kaynaklanmaktadır. Bir sürüngenin toprağın içinde kayıp olması aynı anlama gelmektedir. Akrep ölümle simgelenmektedir. Herkes sürüngenin yaptığı gibi toprağın altıda yaşayamadığından esinlenerek düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Yani sembolize edilen hayvanların veya insanların birer olağanüstü güce büründürülerek yaptırım güçlerine inanıldığıdır. Bunların başında da, Anadolu topraklarında kadın gizemi ve doğurganlığı bakımından bir tanrıça olarak önem arz etmektedir. İnancın temel unsurları olan korkularına çözüm arayışıdır. Objelerle bunu nasıl anlattıkları gösterilmektedir.
Din ve inanç; genelde insanların toplu olarak belli bir kaide kural etrafında yaptıkları ibadettir. Kültür temel taşlarından esinlenerek, belli bir şekilde insanın pisikolojisinin doyuma uğramasını sağlamaktır. Bunun başında ibadeti yaptıranın güven vermesi şarttır, onun güvenilir olması gerekir. Ciddiyet olması, kararlılık göstermesi gerekir ki süregelip devam etsin. Bu dönemlerde de bu sağlanmıştır, en başında yapılan toplu ritüellerle. İbadet, yapılması gerekendir; yapılınca da rahatlama ve ağırlıklardan sıyrılmak gibi psikolojik rahatlama sağlar.
Koleksiyonumda bulunan bir tanrıça figürü, yörede yapılan bulgular arasında yer almaktadır. O dönemin insanları tarafından kutsal olarak anımsanan bir tanrıça semboludür. Semboller birer kireç taşından yapıldıysa bunların tarihlendirilmeleri Eski Taş Dönemi’nden günümüze kadar olan zamanı içerebilir. Üzerinde yazı, resim işaretleriyle işaretlenmemişlerse Çivi Yazısı, Hiyelografi yoksa; pişmiş topraktan ise tarihleri benzerlik taşıyan bulgular arasında yer
alır. Çanak Çömlekli Dönem veya Çanak Çömleksiz Dönem veya Harapa Dönemi.gibi.
Tanrıça Venüs Figürü
Obje: Kolları iki yana açık bir insan heykeli.
Detay: Sureti belli, basenleri kalın, belirgin bir tanrıça figürü.
Tarih: M.Ö. 2300-3200 ETÇ (Erken Tunç Çağı).
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Ölçüleri: En: 4,5 cm Boy: 4,5 cm Yükseklik: 1 cm. Ağırlık: 8.12 gr.
Durumu: Resimdeki gibi oldukça anlaşılır.
Hakkında: Pişmiş topraktan Titriş Mezar Evleri gömüleri, insan heykeli İdol (Ana tanrıça) Venüs.
Erken Tunç Dönemi Evresi M.Ö. 2300-3200 Venüs Kadın Tanrıça figürü M.Ö. 5500 Tunç Dönemi. Bu heykel bu yörede insanın sosyalleşmeye başlamasının tanrılara sığınarak başladığını göstermektedir. Diğer yörelere yayılan bütün İdol tanrıların hemen hemen aynısını bu höyüklerde keşfetmek mümkündür. Demek oluyor ki, başlangıç bu yerlerdir. Genelde mezar bulgularından olan yukarıdaki heykelde kadının basenlerinin belirgin olması doğurganlığı simgelemektedir. Heykelin Kırmızımsıtopraktan düz patinalı ve yüz şeklindeki kafa yapısı Disk Şekli Paleolitik Dönem M.Ö. 9600 Göbeklitepe ve Balıklıgöl figürlerindeki kafa şekillerini hatırlatmaktadır. Bu da bu kültürün bu yörede binlerce yıl değişiklik göstermeden, Tunç Dönemi’ne kadar değişmeden geldiğini göstermektedir. İtikat ve inanç manasını üstünde bulunduran ve yöredeki toplum tarafından koruyuculuğuna inanılan bir heykel ve tanrıçadır.
Referans: Kuzey Mezopotamya Höyükleri ölü gömme bulguları.
Literatür: Tarihi kaynaklar, Tarihi Atlas, Kültür Bakanlığı Arşivi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Aplik Gözlü İdol
APLİK GÖZLÜ NAZAR
Obje: Aplik gözleriyle bir kireç taşı üzerine insan başı olarak
yapılmış bir idoldür.
Detay: Objenin saçlarının genişletilerek etrafa yaygın olması, korku anlamına gelen saçların diken diken olması anlamında yukarıya kalkmasını vurgulamaktadır. Korku ve nazardan korunmak için böyle
bir figürü yanında bulundurma, korkudan ve nazardan korunmak amacını taşımaktadır.
Tarih: M.Ö. 2300-3200 ETÇ (Erken Tunç Çağı).
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Ölçü: En: 4 cm.,Boy: 4 cm.,Yükseklik. 2.4 cm, Ağırlık: 20.17gr.
Durumu: Resimdeki gibi gayet iyi.
Hakkında: Alt tarafta da görüldüğü gibi yine bir tanrı figürü. Öne çıkan aplike gözleriyle aslında korku tasvir edilmiştir. Bundan korunmanın yolunun kötü ruhların kovulması, kem gözlerin insan ruhunda bir üstünlük sağlamaması için korku ve kötülüklerin uzaklaşmasının tasvir edilmiş halidir. Bir nazardan korunmak, yaratıcıya sığınmak, kem gözlerden korunmak amacıyla iyiyi görebilmek açısından yardım talep etmek anlamındadır. Bu Aplike Gözlü İdol ve Neolitik Çağ’ın düşüncelerini oluşturmaktadır. Vurgu yapılan bu tanrı figürü genelde bu objeyi yapan kişinin bir rahip veya dini otorite olarak bilinen kişi olduğunu göstermektedir. Kişilerinin ruh hallerini ve beklentilerini ön plana çıkarmaktadır. Bu da tasvir edenin tanrı anlayışının yukarıdaki gibi tasvir edildiğini göstermektedir.
M.Ö. 2300- 3200 yıl önce ölü gömme adetleri arasında olan ve Kuzey Suriye, (Kuzey Mezopotamya) Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan höyüklerde bulunmuştur. Yani tarihin Bereketli Hilal dediği yerlerdedir. Bu şekilde elde edilen onlarca heykel ve tanrıçalar bulunmaktadır. Bunlardan birkaç tanesini daha örnek olarak aşağıda göstermek istiyorum. Kireç taşından bu objenin yörede ilk insanın sosyalleşmesiyle hayatımıza girmiş bir obje olması olasılığını taşımaktadır. Tıpkı Göbeklitepe ve Nevale Çori’de kireç taşlarında olduğu gibi.
Bu obje korkuyu simgeleyen bir idol olarak şekillendirilmiştir. Kireç taşı da Çanak Çömleksiz Dönemi de anımsatmaktadır. Çünkü zaman bize Göbeklitepe ve T Sütunları’nda gösterdi ki; üzerindeki 3 D şeklindeki idoller kazılabilinmiş, bu objeninde bir kireç taşından
olması akıllara yörede bulunan Gri Virika, Biris Mezarlığı, Söğüt Tarlası, Akarçay Höyüğü, M.Ö. 10.000’li yıllara kadar geçmişleri olan bu höyükler Titriş Höyük’ten pek de uzakta sayılmazlar, bir geçişkenliğin olduğu bilinmektedir. Yürüyüş mesafesinde olan bu höyükler birbiriyle zaman içinde iletişim kurmuş olabilecekleridir. Vede öyledir.
Referans: Bu araştırmalar, Güneydoğu Anadolu Şanlıurfa Kazıları’nın ortaya çıkarılması sonucunda anlaşıldı ki; bugüne kadar olan tarih maalesef eksik kalmış ve insanlık tarihinin aslında buzulların erimesiyle ortaya çıkan Göbeklitepe’deki araştırmalar ortaya koydu ki; T Sütünları üzerinde yapılan betimlemeler, zoomorfig şeklinde 3 D olarak kazılarak yapılan insan ve hayvan yapıtlarıyla insanlığın karşısına çıkmıştır. Ne yazık ki henüz bilim, tarih ve arkeoloji alanlarında, bu konu hakkında pek fazla eser ortaya konulamamıştır. Bu araştırmalar, Güneydoğu Anadolu Şanlıurfa Kazıları ve Göbeklitepe’de ortaya çıkan T Sütunları üzerinde yapılan betimlemelerdir.
Literatür: Tarihi Atlas.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Boğa Bolluk Bereket Simgesi İdol
Kurban ve Titriş Höyük Buzağı Bereket Tanrısı İdolü
Obje: Resimdeki gibi gözleri belirgin şekilde oyuk, burun kısmı kesik ve oyuk boynuz Boynuzun bir kısmı sonradan onarılmış.
Detay: Zoomorfik. Üzeri kırmızı çapraz boyalı. Materyal: Pişmiş toprak üzeri kırmızı boyalı. Tarih: M.Ö. 2300-3200 ETD (Erken Tunç Dönemi). Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Ölçü: En: 5 cm Boy: 9 cm. Yükseklik: 5 cm.
Hakkında: Büyükbaş hayvanlardan olan M.Ö. 9500-9000’li yıllardan günümüze kadar gelen bu hayvan, avcı-toplayıcılığa geçildiğinde bir idol olarak yapılmıştır. Daha sonraları yabani olan bu hayvan evcilleştirilerek beraber yaşanılmaya başlanmıştır. Günümüze kadar gelen bu hayvan çeşitli dönemlerde değişik şekiller alsa da, bildiğimiz büyükbaş sığırdır. Zoomorfik olarak Bereket Tanrısı bulunduğu yerin Titriş höyük olması sebebiyle de Erken Tunç Çağı’na tarihlendirilmiştir.Aynı zamanda Harrapa dönemi tanrı idollerindendir. M.Ö 6000 yılllarda aynı coğrafyada rastlamak mümkündür.
Durumu: Oldukça iyi. Ancak bazı yerleri sonradan yapılmış ayak uçları ve boynuzunun uç kısmı sonradan onarılmıştır. Erken Tunç Dönemi tanrı figürlerinden bir buzağı figürü. M.Ö. 2300-3200 yılları arasında tarihlenen üzerindeki kırmızı çizgilerden dolayı bu figür yörede Titriş mezarlarda bulunan boğa örneklerindendir. Ölü gömme geleneklerinde bulunmuştur. Halaf kültürünü oluşturan medeniyetler tarafından da tanrı figürü olarak kullanılmış, M.Ö. 6000’li Kurban Höyük bulgularındandır.
Referans: Elgaze, Kaliforniya Üniversitesi Kazı Başkanı. Titriş Höyük, Kurban Höyük’te bulunan zoomorfig. Bölgede Paleolitik Dönem’den belli büyükbaş hayvanların, yabani sığırların M.Ö. 9000-9500 yıllara kadar geriye gittiğini bilmekteyiz.
Literatür: Arkeolog, Kaliforniya Üniversitesi. Güneydoğu Anadolu Oda Mezarları, keşfeden Sayın Elgaze’nin eserleri.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Koçbaşı Aplik Gözlü İdol
Detay: Koç başı, pişmiş topraktan M.Ö. 9000-9500.
Obje: Koç başı, Kırmızımsıpişmiş topraktan yapılı.
Tarhi: M.Ö. 3200.
Meteryal: Kırmızımtırak pişmiş toprak.
Ölçü: En: 3,5 cm. Boy: 3 cm. Yükseklik: 3 cm. Ağırlık: 19,37 gr.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Başın ön ve arka tarafı belirgin düz patinalı. Aplik gözleri ve kafasının arka tarafındaki betimlemeler göze batacak şekilde tasarlanmıştır.
Hakkında: Çekçek isimli bir çocuk oyuncak arabasının tasviridir. M.Ö. 3200 yıllarında Mezopotamya’da. Alt tarafta da konusu edilen koçbaşı bulunmaktadır. Aplik gözler Kocaman Kulaklarıdik ve başın arkatarafına doğru bir bütünlük katarak orantılı şekilde kafanın arka tarafına doğru şekillenmektedir. Burun kısmı baş ile orantılı on tarafa doğru çıkıntılı bir durumdadır. Üçgen şeklinde kafanın hemen arkasında ortada bir şeklle geriye doğru uzaması bir bütün olarak objeyi tamamlamaktadır. Dikkati üzerine çeken Bir idoldür. Kuzey Mezopotamya’da M.Ö. 9000-9500 Paleolitik Dönem’den yerleşik düzene geçildiğinde yörede bilinen ve avlanan hayvanlardan olan yabani koyun, yerleşik düzene geçildiğinde de ilk evcilleştirilen hayvanların başında gelmektedir. İlk yerleşik düzende çok faydalı bulunduğu içindir ki; bu hayvana saygı duyulmuş, bir idol olarak heykeli yapılmış, dönem insanı tarafından sevilmiş ve saygı duyulmuştur. Yabani koyunun bir idol olarak bölgede her yerde karşımıza çıkmasının en büyük nedeni, insanlara son derece faydalı bir hayvan olmasıdır. Etinden, sütünden, derisinden, yününden, kemiğinden faydalanan insanoğlunun bu hayvanı bir tanrı olarak görmesi şaşırtıcı gelmemektedir.
Referans: Çekçek diye bilinen ve Irak National Müze Envanteri’nde de aynısı bulunan bir oyuncak olarak, M.Ö. 3200 yıllarına ait olduğu bilinmektedir.
Literatür: Küçükbaş yabani hayvanların Kuzey Mezopotamya’daki geçmişinin M.Ö. 9000-9500 yıllarına kadar dayandığını bilmekteyiz. Çay Önü, Diyarbakır bulgularından yola çıkarak Neolitik Dönem’deki hayvancılık konuları hakkındaki yazıların incelenmesi gerekir.
Gerçeklilik: Kütür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Yabani Domuz Ölü Gömme İdolü
Obje: Aplik gözleri belirgin. Gözler Büyük ve Delik. Göz üzerinde fazla çalışılmış göz etrafı oldukça vücuttan dışarı çıkık bir şekilde tasvir edilmiştir.
Detay: Pişmiş topraktan, ayaklarının bir kısmı restore edilmiştir. Belirgin gözlerinin etrafı yıllarca toprak altında kaldığı için sertleşmiş kireçli ve düz patinalıdır. Burun Sivri öne doğru çıkık, Sırt Kısmı incelerek yukarıya kalkıktır.
Materyal: Pişmiş toprak. Deve tüyü rengindedir.
Tarih: M.Ö. 7000 yıllara kadar uzanan bir geçmişi vardır. Yabani domuz. Ancak yukarıdaki M.Ö. 2300-3200 ETÇ bulgularındandır.
Ölçü: En: 2 cm. Boy: 6 cm. Yükseklik: 3 cm.
Durumu: Oldukça iyi durumda. Düz patinalı bazı yerler sonradan yapılmış.
Hakkında: Ayak uçlarında onarım mevcuttur. Burun kısmısivri öne doğru yuvarlak ve çıkıktır. Burun Sırta doğru Boyun kısmının Hemen bitiminde sivrileşen Görünüme sahiptir. Sırt oval bütünlükle kuyruk sokumuna kadar uzanır. Arka ayaklara gelinndiğinde Küçük ve iki Arka ayağı biri birinden ayıran dışarı doğru bir kuyruk hemen göze batar. Ayaklar Biri Birine Bağlı değildir. Belirgin Arka ve Ön Ayaklar Bağımsız olarak Dört ayak Olarak Tasvir edilmiştir. kireçenmelere yer yer ayak Kendini Zoomorfiğ Domuz figuru Üzerinde Karşımıza çıkacaktır. Ayak uçları kısmında sonradan onarıldığı bir beyaz vücudun çok az bir kısmına sirayet ettiği görülmektedir. Ön ve arka ayakları biri birindenayrıdir. Gözler belirgin delik ve etrafı şekillenerek bir aplik gözü anımsatan küçücük yapıştırılmış kırmızı toprak betimlemesi vardır. Ön ayak araka ayağa nazaran daha da kalın dır. Tüm obje yer yer kireçli bir patina görünümündedir.
Prehistorik Dönemlerde küçük inanç idolleri olarak bölgede insanların itikat ve inançlarını sembolize etmelerinden bu pişmiş toprak idollere rastlanmaktadır. Neolitik Dönem’de, ölü gömme geleneklerinde yabani domuzun olduğu bilinmektedir. Yabani domuz, köpekten sonra ilk olarak Neolitik Dönem öncesinde rastlanılan hayvanlardandır. Yine ölü gömme geleneğinde Lidar ve bölgesindeki höyüklerde bulunmuştur. Prehistorik inanç ve itikada dayalı küçük idol sembollerdir. Yine ölü gömme geleneğinde gözleri delik şeklinde ve etrafı hafif kabartılıdır. Bu hayvan kemikleri yörede çokça bulunmaktadır. Bu da bundan önce Avcı-Toplayıcı olan yerleşiklerin bu hayvandan çokça olduğunu göstermektedir.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Gerçeklilik: Kütür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına, İzmir Arkeoloji Müzesi’ne kayıtlı.
Literatür: Zoomorfik hakkındaki yazıtlar. Kültür Bakanlığı Anadolu Medeniyetler Müzesi Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Atbaşı İdol
Geleneklerinde bir at başı olarak karşımıza çıkan ve tanrı Al’ı oluşturan bir tanrı figürüdür.Detay: Mahfuzlu ve delik gözleri ön planda olan bir at başı figürü.
Obje: Pişmiş topraktan at başı.
Tarihi: ETD M.Ö. 2400-2600.
Materyal: Kırmızı pişmiş topraktan. Düz ve oldukça belirgin patinalı, yer yer mahfuz üzerinde belirgin çizgiler, boyun kısımı bazı yerlerde oval şekil verilmiş.
Belirgin zoomorfik. Ölü gömme geleneklerinden
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük
Ölçü: En: 4,5 cm Boy: 4,3 cm.Yükseklik: 2,3 cm Ağırlık:27.71 gr.
Durumu: Resimdeki gibi gayet iyi.
Hakkında: Pişmiş topraktan at başı figürü. Atbaşı eşit orantılı şekilde boğazından kafasına doğru bir boğaz üzerinde kafaya doğru yükselmektedir. Kafanın gözün hemen bitiminde Mahfuzlardan burun kısmına kadar uzandığını ve bunun objenin
¼ nü kadar olduğunu görmekteyiz.Mahfuz başın sağ ve sol kısmında iki üst kısmında bir Burun ve Kafa kısmında bir olamk kayıdıyla beş parçadan oluşup her kısımda üç adet işaret çizgileri mevcuttur. Atın gözleri deliktir. Anlaşılan o ki bu coğrafyada Prehistorik Neolitik düzenden hatta öncesine dayalı insanların bir inanç ve itikat olarak kafasında kurmuş olduğu durumu bir tasvir olarak sanata ve günümüze yetişmesine sebep olmuştur. Bu da bizim için bir rehber niteliğindedir. İnsanoğlunun inancını oluşturan gerçek unsur korku ve şükür olayıdır. Korktuğu için sığınmış, rahatı gördüğünde de kaybetmemek için şükrünü sunmuştur. Günümüzde de bundan farklı değildir.Atın kafasında yular Oluşu bize bu hayvanın yabani bir at değil de; Evcil olarak kullanılan bir At başını göstermektedir. Bereketli Hilal Civarında var olan Höyüklerde Gömü Bulgularındandır. Bölgede Dolayısıyla Kuzey Mezopotamya Bulguları olan bu Zoomorfik Bulgular Bize Bir ilkin Bu Coğrafyada Olduğunu Göbekli Tepe ve Karahan Tepe Hamzan Tepe Gibi Höyükler ilklerin Bu Bölgeler olduğunu Kanıtlamış ve Geçmiş Tarihi Yeniden Yazılmıasını Sağlamıştır. Bölgede Filistin’de “Bal” Tanrı, Kıbrıs’ta Apollo serüvenlerini anlatan Tanrı figürü olarak bilinir. Ölü gömme Titriş. M.Ö. 2600-2400 Erken Tunç ll. Evresi. Daha önce demek ki Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde varlığı bilinmektedir. İlklerin merkezi olan bu bölgeden diğer bölgelere göçmüştür. Kült olarak
çevresine yayıldığı görülmektedir. Ancak unutmamak gerekir ki; Bu Bölge var olan Sosyalleşmenin ilkini oluşturmaktadır.
Geçerliliği: Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına İzmir Arkeoloji Müzesi Kültür Bakanlığı Envanteri’ne kayıtlıdır.
Literatür: Anadolu Medeniyeti Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Kültür Bakanlığı.
Halka İdol
Detay: Halka metal.
Obje: Belirgin kalınlıkta oval patinalı. Tarih: Erken Tunç Dönemi M.Ö. 2.300-3.200. Ölçü: Çapı: 2,2 cm, Ağırlık: 3,37gr.
Durumu: Resimdeki gibi oldukça belirgin ve iyi durumda.
Hakkında: Ölü gömme geleneklerinde bulunan Halka İdol diye adlandırılan tunçtan yapılmış bir idol. Spiral halka idoller kısmi idol biçimindedir. Anadolu’da yaygın bir biçimde görülen genellikle Ana Tanrıça’yı dolayısıyla da kadını, bereket ve doğurganlığı simgeleyen küçük figürlerdir. Toprak veya metalden yapılmışlardır. Büyük olasılıkla tanrıça veya tanrıya adak olarak sunulmuşlardır. Bu da yörede Ölü gömme geleneklerinde ölünün sevdikleri objelerin beraberinde gömülmesinden kaynaklı bir gerçektir. Sanat tarihi objedir.
Referans: Anadolu Arkeolojik Kültür Bakanlığı Arşivi.
Literatür: Kültür Bakanlığı Arşivi, Kuzey Mezopotamya Oda Mezarı bulguları.
Gerçeklilik: İzmir Arkeolojik Müzesi, Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Kybeleya Tanrıça İdol
Detay: Kybeleya tanrıça dağın annesi. Obje: Elleri göğsünde çıplak bereket tanrıçası.
Tarihi: M.Ö. Erken Tunç Çağı, Demir Çağı, Firigya.
Materyal: Pişmiş kırmızı topraktan.
Ölçü: En: 3,2 cm Boy:5,2 cm Yükseklik:1,5 cm Ağırlık: 26.49 gr
Durumu: Resimdeki gibi.
Hakkında: Pişmiş topraktan elleri göğsünde çıplak bir kadın figürü. Çıkplak olan göğsünü 4 parmak ve Baş parmağı arasında tutması bu çıplak figurun önemli özelliklerindendir.
Bereket bolluk tanrıçası olan Kybeleya bir tanrıça figürüdür. Bu da mezar bulgularındandır.
Kybeleya ilk olarak yazı dilinde Frigya Dönemi’nde M.Ö. 700’de karşımıza çıkar. Yazılı olarak Ana kelimesi yerine Matar olarak geçer. Frigya dilinde bu “dağa ait, dağın” anlamına gelir. Kybele veya Matar Kybele olarak yazılmıştır.
Daha sonraları M.S. 200 yıllarında Hellenler tarafından da “Meter” olarak kullanılmıştır. Tüm tanrıların anası olarak adlandırılmıştır. Romalılar ise “Magne Mater” yani “Büyük Anne” olarak adlandırmıştır. Yazılı metinlerinin çoğunda”’Magne Denn Mahgne İdea” tanrıların idolü büyük annesi, Latincede Kybele, Friglerde ise Kubileya olarak ismlendirilmiştir.
Anadolu’daki Kybele figürü ise üç sınıfta incelenmelidir. Neolitik, Hitit, Firigya. Prehistorik Kültürünün ata-erkil yükselmesinden yani Kalkoolitik çağın sonu ETÇ başlamasından M.Ö. 4000-3500 yılları arasında anaerkil bir kültüre bağlı olarak bereketi, bolluğu ve üremeyi temsil eder. Kadının toplumsal bir yüce değer olduğunu gösterir.
Literatür: Anadolu Arkeolojisi Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Kuzey Mezopotamya Oda Mezarları bulguları.
Geçerliliği: Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına Kültür Bakanlığı İzmir Arkeoloji Müzesi Envanteri’ne kayıtlıdır.
İstar İnanna:
Detay: Bronz, metal ellerinde bir vazo tutan ana tanrıça.
Materyal: Bronz.
Ölçü: En Çapı: 2,8 cm. Boy: 9,2cm.
Tarih: M.Ö. 2000-1200.
Bulunduğu Yer: Yurtdışı, Nürnberg Bit Pazarı.
Durumu: Oldukça anlaşılır ve iyi. Üzeri yeşilimsi bir patinayla koyu renkte ve bazı yerlerde metal renginin ortaya çıktığı ve koyu yeşil patinalı belirgin yüz hatları ve ayak kısmına kadar olan öne kalkık elleriyle bir vazoya tuttuğu göğüslerinin belirgin ve çıplaklığı, boynundaki takısı belirgin ve kesin hatlarla görünmektedir.
Hakkında: Masif bir bronz üzerinde ayaklarının uçları belirgin, eteği katlar halinde, boynunda takıları ve başının arkasında örtü omuzlarına gelecek şekilde kaplamaktadır. Bronz olan metaldan yapılı ve yuvarlak bir şekilde 3D formunda arkası oval, göğüsleri çıplak ve belirgin, iki eliyle tuttuğu vazo belirgin; ayak uçları, başı, ağzı, burnu, gözü belirginliğini tamamen muhafaza etmiş. Çok iyi korunmuş bir objedir.
Akadçada Tanrıça İnanna’nın M.Ö. 1300’lü yıllarda erkek kardeşinin şehri Sipar’ daki tapınağının önünde 800 yıllık temelinin üzerine yeniden inşaa ettirilmiş olduğundan söz eder ancak onun merkez şehri Uruk’tur. Romalılarca Venüs, Yunanlılarda Afrodit, Kennan ve İbranilerce Asterte, Asur Babil ve Hititlerce kadim halklara göre İştar veya Estar olarak bilinen; Sümerce ve Akadçada İnnana İniini olarak geçer. İniini olarak geçen Tüm Zamanların Savaş ve Aşk Tanrıçası olarak bilinir. Anu’nun büyük büyük kız torunu olamasına rağmen gök ve yerin büyük tanrıları arasında kendine büyük bir yer açmıştır kendi çabasıyla. Anlaşılan Sümer’in Arat’ta olan diyarında uzak bir yere atanmıştı. Ulu olan İnnana kraliçesinin evi oradaydı. Ama İnnana’nın hırsı daha büyüğü içindi. Anu’ nun dünyaya yaptığı ziyarette kullanılmak üzere beklettiği büyük bir tapınağı vardı Uruk şehrinde. Ve İnanna bu merkeze göz koydu. Sümer kral listesinde tanrı soyundan olamayan tek kral Tarnrı Utu’ nun bir insan kadından olduğunu oğlu Meşkiaggaşer olduğunu belirtir. Onun bir büyük oğlu olan Sümer Kralı Enmerka idi. Öyleyse İnanna Enmerka’nın halasıydı. Aslında Uruk’un Tanrıçası olmasının zorluğunu çekmedi. İnnana’nın hizmetkârı ve elçisi olan Efendi Enkarda onun emirlerini yerine getirmekle yükümlüydü. Ve onu seyahati seven bir maceraperestti. Aslında Anu’nun evine müsadesi olamadan yerleşemezdi. Bunun bir yaptırımı olmalıydı. Kısa süre sonra İnnana aslında Anu’nun sevgilisi anlamına gelen Anunitu ünvanını
taşıdı.Daha sonra kutsal Hanımefendi anlamına gelen ve hakkında öyle kullanılan Anunun Uruka geldiğinde yatağını da paylaştığı anlamına gelmekteydi. Böylece Urukun Tanrıçası ve Hanımefendisi olarak Uruka kabul ettirdi. Uruk’ta kendi kuvvetini ve nüfusunu çoğaltmasını türlü hilelerle başardı. Fırat’ın aşağı şehri Eridu’da bütün sanat eserlerini bildiği için buradaki bigi ve hünerleri elde etmek için adeta yalvarır. Bir akşam yemeğinde Anki’ yi sarhoş ettikten sonra 100 formül alır ve Tanrı Anki’yi kendine kul eder. M.Ö. 2900’ lü yıllarda Gılgamış Olayı’yla karşılaşır. Savaş tanrıçası olarak sürekli kendini yüceltmeyi başarır ancak Gılgamış tarafından reddedilir. Asurlarda bile tanrıçanın nasıl savaştığı hakkında bilgiler ve nasıl orduları başkalarının üzerine saldığı, bazen savaş sırasında ordularının başında görev yaptığı yazılmaktadır. Anlaşılan bu tanrıça belli bir zamanda değil de sürekli yörede değişik zamanlarda bazen isimlerinin değişmesiyle de sürekli var olmuştur.
İstar İnnana’nın aşağı dünyaya yaptığı yolculuk. Kız kardeşnin evine yaptığı yolculukta geçtiği 7 kapıyı tarif eder. Göklere yaptığı yolculukta da 7 nesneden bahseder:
- Başına taktığı Şu Gar
- Kulaklarındaki ölçüm
- Boynuna taktığı küçük mavi taşlardan
- Omuzlarındaki ikiz taşlar.
- Ellerinde altın
- Göğüslerini tutan
- Bedenini pal
Prehistorik Bereket Anatanrıça:
Detay: Başsız oldukça belirgin, kolları yana açık beyaz mermerden.
Obje: Mevlana veya Kusura tip tanrıça.
Materyal: Beyaz mermer.
Ölçü:En: 3 cm Boy: 2,5 cm Ağırlık: 6,44gr.
Tarih: M.Ö. 3000’li yıllar. Bulunduğu Yer: Titriş Höyük. Durumu: Çok iyi.
Hakkında: Kolları yana açık, beyaz mermerden Prehistorik İdol, tanrıça figürü.
Kollar yana açık, başsız keman veya Mevlâna görünümlü beyaz mermerden idoldür. Yukarıda bulunan Mevlâna figürü olan Prehistorik inanca göre bir tanrıçadır. Bereket tanrıçasıdır. Yukarıda bulunan tanrıçalar da yine beyaz mermerden oluşan bir heykeldir. Aynı zamanda yine ölü gömme geleneklerinde ölünün sevdiği objeler olarak ölüyle beraber gömülen bir idoldür.
Literatür: Anadolu Medeniyetleri Arkeolojik Bulgular, Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Kuzey Mezopotamya ölü gömme geleneği. Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Geçerliliği: Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar İzmir Arkeoloji Müzesi Kültür Bakanlığı Envanteri’ne kayıtlıdır.
Adad, Hadad ( Kartal Başlı Savaş Tanrısı İdol)
Detay: Başında külahı gözlerini kapatmış, burun kısmı bir hayvan gagası olan boğazında yuvarlak noktalar ve çizgilerden oluşan bir heykel.
Obje: Hitit Savaş Tanrısı, Adad veya Hadad olarak tarihi simge, idol.
Tarih: M.Ö. ETÇ 2400-2600 ila 3000’li yıllar. Materyal: Pişmş topraktan, devetüyü renginde. Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Ölçü: En: 3,5 cm. Boy: 2,7 cm. Ağırlık: 7.68 gr.
Durumu: Resimdeki gibi gayet iyi, şekiller belirgin.
Hakkında: Pişmiş topraktan kartal başlı asker, bir idol, savaş sembolü. Resimde görüldüğü gibi. Suriye-Hitit Kuş Başlı Headad Asdarte figürü M.Ö. 3000’ li yıllar. Bronz, ll. Tunç Çağı da olabilir. M.Ö. 2400-3200’lü yıllar Kuzey Mezopotamya Güneydoğu Anadolu anavatanıdır. Buradan diğer bölgelere gitmiştir. Titriş Höyük. Alt tarafta Adad veya Hadead kartal başlı bir savaş tanrısı gözükmektedir.
Babil ve Asur Pante onun da en önemli tanrı An’ın oğlu olan Rüzgâr ve Fırtına Tanrısı’nın adıdır. Sümer karşılığı İskhur, Batı Samilerde ise Hadad’dır. “Gök Gürültüsü” “Kale Muhafızı” ve “Zenginliğin Efendisi” takma ismiyle de tanınıp kıtlık yaşandığında, Adad’ın yağmurları esirgediğine inanılmaktaydı. Adad, boğayla özdeştirilmesine karşın bir yıldırım demetiyle sembolize edilmektedir. Titriş Höyük. Alt tarafta Adad veya Hadead kartal başlı bir savaş tanrısı gözükmektedir. Buradan diğer bölgelere gitmiştir.
Yukarıda görüldüğü gibi, bir figür hakkında çok değişik adlar ve
zamanına göre de ismi değişebilmekte ve bazen Hititli bazen Asurlu olabilmekte, bu yörede Neolitik Dönem’den başlayarak varlığını sürdüren kült zamanımıza kadar değişerek geldiğine inanmaktayım. Ancak süreçte de mutasyona uğrayarak ve kendi zamanına uyarlanarak gelmektedir. Biliyoruz ki Neolitik Dönem’den önce bile Paleolitik Çağ’ın son zamanlarında bile bulunan Göbeklitepe örneklerinde kireç taşlarına kazılı olan figürler, kabartmalar bize bu dönemden itibaren kült değerinde heykel ve heykelcikler yapabildiklerini göstermektedirler.
Belli bir yazı şekli olmayan dönemlerde insanlar kendilerini daha çok yapmış oldukları tasvirlerle anlatmaya çalışıyorlar. Bu da bu yörede sosyalleşmenin bir örneğini göstermektedir. Ancak zamanımıza gelinceye kadar yörede bulunan medeniyetler de bu geçmişten ilham alarak buldukları ve kullandıkları değerleri az da olsa değiştirerek zamanımıza ulaştırmışlardır. Bu sebebledir ki bazen ETD heykeli olarak bazen de Demir Çağı Dönemi heykeli olarak karşımıza çıkmaktadır.
Literatür: Kuzey Mezopotamya Hititler Hakkında Tarihi Atlas, Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Sakallı Tacir Alt Tarafı Baskı Mührü:
Obje: Sakallı bir insan figürü
Detay: Koyu renkte siyaha yakın bir baskı mührü. Koyu renkli siyah astarlı sakalı ortasından dilikli alt tarafında mühür baskı olan, taşınabilinir büyüklükte, bazen geçmiş zamanın izlerini üzerinde bulunduran kireç yoğun bir patina haricinde oldukça belirgin bir sakallı insan başı.
Tarih: M.Ö. 6000’li Harapa Dönemi köy yerleşimi baskı mühürü.
Materyal: Pişmiş topraktan koyu siyah, düz patinalı bazı yerlerinde koyu ve belirgin toprak kireçlenme mevcuttur.
Ölçü: En: 2,2 cm. Yükseklik: 4 cm. Ağırlık: 17.91 gr.
Tarih: M.Ö. ETD 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Harran Höyük.
Durumu: Oldukça belirgin ve alt tarafında da bir mühür işareti mevcuttur.
Hakkında:Sakallı bir erkek heykeli ve alt tarafı mühür olarak kullanıldığını göstermektedir. Figürün aynı zamanda yanlarında delik olması boyuna asılı olarak da kullanıldığını göstermektedir. Bu da Halaf Kültürü Dönemi’nde M.Ö. 6000 insanlar ticari unvanlarını kullanmaları açısından tasvir ve mühür amaçlı kullanıldığı bilinmektedir. Bu kültür bu yörede 600 yıl hüküm sürmüştür. Ta ki Ubeyd Kültürü’ne kadar. Aşağı Mezopotamya’dan gelen bu kültür de 400 yıl hüküm sürmüş ve şehirleşmeye gidilme bu dönemde oluşmuştur.
Literatür: Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Maymun İnsan Kült Figürü (Tel İsch Taschalli)
Detay: Kafası kolları arasında, kafası maymun olan figür. Obje: Belirgin kollar arasında bir maymun başı şeklinde figür.
Materyal: Pişmiş topraktan.
Tarih: M.Ö. 1900 yılında.
Bulunduğu Yer: Kuzey Mezopotamya.
Durumu: Oldukça iyi belirgin akıcı patinalı.
Hakkında: Tel ısch taschalli Maymun insan, pişmiş topraktan, Kuzey Suriye menşei, Bir sanatkârın eseridir. M.Ö. 1900 yılında.
Ölçü: En: 3,2cm. Yükseklik: 4,5cm. Ağırlık: 19,57gr.
Literatür: Tel İsch Taschalli hakkında metin.
Referans: Kuzey Mezopotamya Bulguları, Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına İzmir Arkeoloji Müzesi Kültür Bakanlığı Envanteri’ne kayıtlıdır.
Yazılı Kireç Taşı Obje (Çizi Kazı Bezekli)
Obje: Çizi kazı bezekli kireç taşı.
Detay: Dikdörtgen bir yazılı kireç taşı.
Hakkında: M.Ö. 8900 yıllarına dayanan bir geçmişi vardır. Dini itikat, değerler ışığında bir akit, antlaşmadır. Üzerinde dolunayı veya güneşi anımsatan bir işaretin oluşu, bize dolunay ışığında bir antlaşmanın yapıldığını gösterir. Dolunay ışığı karşısında diz çöküp ellerini dizlerinin üzerine koyarak yemin eden bir figür yer almaktadır. Bu eğer sözümden döner, yapılan akti bozarsam soyum türemesin, kısır kalayım anlamındadır.
Obje: Üzerinde işaretler ve çizgiler bulunan dikdörtgen yazılı bir kireç taşı.
Materyal: Kireç taşı.
Tarihi: M.Ö. 2000-1200-3200 yıl veya çok daha eskiye gidebilir. Neolitik Dönem’e kadar.
Arkası: Ön tarafı gibi.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Ölçü: En:2 cm. Boy: 5 cm. Yükseklik:1,3 cm Ağırlığı: 28.38 gr.
Durumu: Belirgin, iyi durumda dikdörtgen bir objedir. Kireç taşındandır.
Referans: Kuzey Mezopotamya bulguları hakkında tarihi bilgiler. Neolitik ve Kalkolitik ölü gömme bulguları.
Literatür: Kuzey Mezopotamya Lidar veya Titriş höyük kazıları yapan batılı kaynaklar.
Gerçekçilik: Çeşme Müzesi Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Terrakota Tekerlek:
Detay: Pişmiş topraktan oyuncak araba tekeri.
Obje: Kuzey Mezopotamya’da bulunan objeler arasında yer almaktadır.
Ölçü: Çapı: 4 cm. Yükseklik: 2 cm.
Materyal: Pişmiş topraktan yuvarlak üzerinde kare şeklinde kırmızı boya vardır.
Tarihi: M.Ö. 3200 yıllarında çekçek oyuncak arabası tekeri olarak bilinmektedir.
Arkası: Tekerin ön tarafı gibi.
Durumu: Oyuncak tekerlek. Terrakotadır.
Hakkında: Resimdeki gibi pişmiş topraktan olan bir tekerlektir. Bereketli Hilal’in her tarafında karşımıza çıkabilecek olan bir objedir. Bu da bize M.Ö. 1900’lü yıllarda Firnisli Kuzey Suriye ve Sümerlerde M.Ö. 3200’ lü yılları göstermektendir.
Sümerlerde çek çek oyuncak arabasının tekerlerinden bu tekerlerin taşıdığı arabanın aynı zamanda koç başlı pişmiş topraktan yapılmasıdır. M.Ö. 3200 Irak Nasyonal Müzesi’nde. Aynı zamanda Güneydoğu Anadolu, Kuzey Mezopotamya’da bulunmuştur. M.Ö. 1900 tarihlenmektedir.
Bulunduğu Yer: Kuzey Mezopotamya Titriş Höyük. Referans: Irak National Müzesi bulgularında yer almaktadır. Literatür: Mezopotamya terrakota oyuncak araba tekeri.
Gerçekçilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Kadın Başı Figür İdol:
Detay: Başı örtülü bir kadın başı figürü.
Obje: Bir kadın başı figürü. Materyal: Pişmiş toprak, kırmızımsı. Tarihi: M.Ö. 1200’li yıllar.
Arkası: Düz.
Ölçü:En: 3,5 cm. Boy: 5 cm Yükseklik: 2,5 cm. Ağırlık: 47.39 gr.
Bulunduğu Yer: Mezar bulgularından Kuzey Mezopotamya Titriş Höyük mezar bulgularından.
Durumu: Bolluk ve bereket getirildiğine inanılan bir tanrıça figürü. Doğurganlık ve bereket sembolü kadın.
Hakkında: Oldukça iyi, resimdeki gibi. Pişmiş topraktan bir kadın başı figürü.
Bolluk ve bereketi sembolize eden bir kadın figürü olan Titriş ölü gömülerinden olan bu idol figür, yörede yaşayan toplumların itikat ve inançlarını sembolize eden figürlerdendir.
Referans: Kuzey Mezopotamya Tarihi, Neolitik ve Kalkolitik kaynaklar.
Literatür: Kalkolitik Dönem mezar bulguları. Demir Çağı ölü gömme gelenekleri.
Gerçekçilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
ÇANAKSIZ ÇÖMLEKSİZ DÖNEM (M.Ö. 8200-6100)
Bu devirde avcılık tamamıyla bırakılmıştır. Besin üretimine dayalı ekonomi yerleşmiştir. Ölü gömme geleneklerinde de, bazı değişikliklere gidilmiş, terasın altına cenin şeklinde gömülen çocuklar ve kafası koparılarak gömülen büyük cesetler artık ev dışına gömülmeye başlanmıştır.
Aynı zamanda Fırat kenarında bir başka höyük olarak Gri Virika’dan da söz etmemiz yanlış olmaz. Bu höyük de bahsedilen höyüklerden pek fazla uzakta değildir. Ancak bu dönemde bir başka kireç taşı üzerine çizi, kazı, bezemeli plan şeklinde bir objeye de rastlanılmıştır. Bu da Nizip şehrinin ilk planı olarak tanıtılmaktadır.
Aynı orijinal şekilde bende de bir dikdörtgen kireç taşı kazılı plan metni bulunmaktadır. Bendeki metin Titriş Höyük bulgularındandır. Bunu Bozova Biris Mezarlığı Höyüğü ile örneklendirebiliriz. Bu höyükte çok sayıda çakmak taşı yığınları arasında delici dilgiler, kesici kalemler, yonca biçimli, çakmak taşından yapılmış baltalar ve çekiçler bulunmuştur. Aynı yörede Söğüt Tarlası Mağarası da bu tarihlerle tarihlendirilmiştir. M.Ö.
10.000 -8.000 bu höyükte de çok miktarda çakmak taşından yapılmış dilgiler, yongalar, kalemler, aynı zamanda astar bezemeli deve tüyü renginde ve koyu kaba saman karışımı olan bir çanak da bulunmuştur. Bu da bizlere bu yerlerin Neolitik Dönem’in son dönemlerini anlatmaktadır. Aynı zamanda Fırat kenarında bir başka höyük olarak Gri Virika’dan da söz etmemiz yanlış olmaz bu höyük de bahsedilen höyüklerden pek fazla uzakta olmayan bir Neolitik Dönem höyüklerinden olduğu kazı başkanı tarafından M.Ö. 9.600’ lü yıllarda buradaki taş ocaklarından tebeşir şeklinde taşlar yapıldığından ve kireç taşları olarak çokça bulunduğu dile getirilir. Bununla birlikte çakmak taşlarının renklerinden ve kazıcı, delici, kesici çakmak taşları aletlerinden dilgilerden, yongalardan, kalemlerden bahseder.
Büyük kireç taşından oyulmuş havuzların içleri sıvanarak kullanıldığı anlatılmaktadır. Bu da Samsat, Bozova, Birecik ilçeleri kadar biribirinden uzak olan bu yerleşim yerlerinde bulunan höyüklerin aslında aynı coğrafyada ve aynı dönemde yaşanılan medeniyetin parçalaını ve bağlayıcılığının Neolitik Dönem’den çanak çömleksiz bu evrede yer aldıklarıdır. Kendilerini teknik olarak geliştirdiklerini gösteren emarelerdir.bu yerleşim yerlerin yapılarında hücre planlı imar yerleşimleri de bunların böyle olduğunun birer kanıtıdır. Ölü gömme geleneklerinde de Titriş Höyük’te olduğu gibi değil de yerleşik dönemin henüz ilk zamanlarını oluşturmaktadır. Neolitik tarihin en ilklerini oluşturmaktadır. Henüz hayvancılık ve tarımla uğraşılmaya başlanılmış ve kültürel bir zaman dilimi içerisinde tarihi değerlerini heykel yaparak da bir zaman dilimini oluşturmaktadır. Ancak bu zaman dilmi içinde bir başka orijinal yün eğirme aracı olarak “Ağırşak” denilen bir alet benim koleksiyonumda bulunmaktadır.
Ağırşak:
Yukarıdaki resimde, bu dönemden başlayarak yörede ağırşak denilen alet görülmektedir. Yün eğirmeyi sağlayan döndürülerek kullanılan bir alettir. İpe dönüşü kolaylaştıracak bazalt taşından yapılmış, ortası delik, bir aks takılarak yün ve bitki liflerinin ipe döndürüldüğü alettir. Ağırşak, dokuma için ana ham maddeyi oluşturan ip oluşumunu sağlar. Elde edilen bu hammadenin tekstil yapımının ana hammaddesini oluşturduğu için bu aleti bir fabrika, zamanın bir atölyesi gibi de görebilmek mümkündür.
Çanak Çömleksiz dönem, Neolitik dönem zamanını içermektedir hönüz pişmiş topraktan söz etmek mümkün değil. Bu dönemdeki ihtiyaç olan ev aletlerinden, iyi bir örnekleme yapmak istersek yörede Gri virika örnegini verebiliriz. Su tutma kapları kireç taşlarından oyularak yapılmakta ve altları su sızdırmasın diye elde edilen ince mil şeklindeki topraklarla sıvanarak su içme kapları yapıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda tebeşirinde yine bu höyükte bolca yapılarak diğer bölgelere gönderildiği anlatılmaktadır. Burası bir taş ocağı merkezi ve henüz pişmiş toprak kullanılmamaktadır. Keza biris Mezarlığı, Söğüt Tarlası, Akarçay Höyük, Nevale Çori gibi Höyükler de de Çakmak taşı işçiliği ve kireç taşlarından yapılı ihtiyaç giderici ev gereçleri bulunmaktadır.
Çanak Çömleksiz Dönem’den sonra, kendini geliştiren insanoğlu bir aşama daha kat ederek çanak çömlek yapımına başlamıştır. Bu dönemde elle yapılan ihtiyaçlarını çanak çömlek yaparak bir adım ileri götürmüş ve hayat şartları biraz daha modern hale gelerek sosyalleşmede yeni bir dönemin başladığını bizlere göstermiştir. Çanak çömlek Örneklerini ilk olarak yörede ölü gömme geleneklerinde, yapılan kazılarda görmekteyiz.
ÇANAKLI ÇÖMLEKLİ DÖNEM ( M.Ö. 6100-5500)
Ölü gömme geleneklerinde de çokça karşımıza çıkan ve pişmiş topraktan yapılan bazı yemek ve su kaplarını koleksiyonumdangöstereceğim. Çanak Çömlek dönemlerinden hemen sonra arada, bazı insanların çamur şeklindeki toprakları ateş karşısında tutarak sertleştirdikleri bilinmektedir. Ancak zaman içerisinde bu beli bir birleşiminden oluşan karışımı fırnlarda pişirilerek profesiyonel bir halle getirildikleri ve örneklemek gerekirse bunlardan Lidar Höyük Örneği 12 adet çanak çömlek ve metal eritme fırınlarının ne denli profesiyonel oldukları bakır döneminden belli bilinmektedir. Ayrıca Lidar höyük Çanak çömlek yapımı için de toprak karışımının çok özel olduğu ve diğer höyüklerle kıyaslandığında bile önemi ortaya çıkmaktadır. Lidar porselenleri altlarında Gül damgalı porselenler olarak bilinmektedir.
Ölü Gömme Gelenekleri Yemek Kabı Büyük.
Ölü Gömme Gelenekleri Yemek Kabı küçük
Yukarıda elde edilen el yapımı çanak çömlekler, Turnike olmadığı dönemlerin yapıtlarıdır. Deve tüyü renginde ve ağız kısımları dışarı doğru açılan üzerlerinde koyu kırmızı üçgen, hayvan ve merdiven motiflerini bulunduran birer ölü gömme bulgularıdır.
Su İçme Kabı Pişmiş topraktan
Ölü Gömme Gelenekleri Yemek Kabı küçük
Ölü gömme geleneklerinde ölü için pişirilen yemek ve su, pişmiş topraktan Bir kap içerisinde Ölüye Sunu olarak beraberinde gömüldüğü Bilinmektedir. Kuzey Mezopotamya Lidar Höyük bulgularında. yukarıdaki Resimlerde de bulunan su ve yemek kapları M.Ö. ETÇ 2300-3200 yıllarına denk gelen Lidar Höyük bulgularındandır.
Ölü Kültürü:
Mezarların hepsinde cesetlere rastlanmıştır. Mezarlar toplu yani ikinci gömü olarak kullanılmıştır. İkinci ceset gömülürken, bulunan ceset toparlanmış bir kenara konmuş veya bir çukur kazılarak bir tarafa toparlanmıştır. Lidar da iki örnekte dromos türü mezarlara da rastlanmıştır. Bunlar aile mezarlarıdır. Ebeveynler ve çocukların gömülü olduğu bir oda mezar şeklindedir. Buna göre mezarlardaki ceset sayısı 2 ila 26 kişi arasında değişmektedir. Bazı höyüklerde de oda mezarlarla aralarında duvar örülü mezarlara rastlanılmış, bu da başka tür gömülme usullerinin olduğunu göstermektedir.
Antropolojik analizlere göre bölgede, Akdeniz ve dinarik morfolojiye sahip, insanların, ETÇ boyunca beraber yaşadıkları belirlenmiştir. Mezarların çoğunda küçükbaş hayvan kemiklerine rastlanılmıştır. Mezopotamya kültürüne göre, keçi kurban edilirse ölüleri tanrı hastalık ve kötülüklerden korur. İkinci inanç yeraltı sularına inen ve mezarların yakınında ele geçen kutsal yapılardır. Taştan inşa edilen ve bir insanın geçebileceği boyutlarda, yeraltına doğru giden, bir koridor ile bağlantılı yapılar, burada yeraltı suyu ile bağlantılı törenlerin yapıldığını göstermektedir. Eski Mezopotamya kültüründe ölünün yer altı dünyasına, uzanan yolculuğunda, yer altı sularının kaynağı olan, “AP suyu”nun geçmesi gerektiğine inanmışlardır. Yer altı suyuyla bağlantılı törenler, ölünün bu yolculuğunun rahat geçmesini sağlamak maksatlıdır. Bunlar, Gri Verika, Kırışkal ve Gedikli höyüklerinde bulunmuştur.
Oda mezarlar diğer mezar türlerine rağmen az kullanılan bir türdür. G. Algaze, Titrişte bulunan oda mezarların bazılarının aile fertlerini evin içinde olduklarından, aile mezarı olarak adlandırmıştır. Her yaşta insan ve aile fertlerinden oluşan mezarlar oldukları için oda mezarlar aile mezarlığı olarak kullanmışlardır. Bazı mezarlarda törenler yapıldığı ve bunların birer anıt mezar olduğu akla gelmektedir. Mezarların korunmuş olmaları mezar sahiplerine duyulan saygının göstergesidir. Bunlardan bazılarının krala ait olduğunu çağrıştırsa da aynı geleneklerle gömüldükleri anlaşılmaktadır. Titriş Höyük’te odalardan birisinin anıt mezar olarak ayrılması, anıt mezarların evlerde de olacağı anlamına gelmektedir. Bu da ETÇ Güneydoğu Anadolu’da olduğu ilk anıtsal mezarların olduğu görülmektedir. Bu anıtsal oda mezarların ailenin gücünü göstermekle beraber, bu ailelerin dini siyasi ve askeri güçlerine dair herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.
Kuzey Mezopotamyada ve Lidar Civarındaki Höyüklerde Ölü Gömme
Aslında, çok önceden yapılmakta olan ölü gömme, insanların sosyalleşmelerine kadar olan süreçte, çok eskilere dayanan ve homo electruc olan atalarımızdan bu yana ölüler gömülmektedir. Yani 1,5 milyon yıldır. Ölen insanlar gömülür. Mezepotamya’da homosapiensin devamı olarak biz ilk bu topraklarda yerleşen siviller,
bir ilklerin silsilelerini yaşamaktayız. İlk medeniyet, sivilleşme burada yani Lidar( ve civarı) Kuzey Mezepotamya Bölgesi’nde sessiz sedasız gelişti. Buradaki ölü gömmeler de tabi ki çok eskiden olanlardan öğrenilerek bugünkü arkolojik kazı sonuçlarında bize daha çok bilgi verdi, öğretti ve daha da öğretecek.
Ölü gömme ilk olarak bu yörelerde göze çarpmaktadır. buradan dünyaya yayıldığı büyük bir olasıdır. Mademki; ilklerin birçoğu buradan, başlıyor. Demek ki ölü gömme olayı da burada ilk olarak uygulanmaktadır. M.Ö. 9600 yıllarının günümüzden 12 bin yıl öncesine denk gelmesi ve bu bölgelerde insanların sosyalleşmiş olmaları da, ilk insanlığın sosyalleşmeye başladığı yer olarak kabul edilmelidir. Sosyalleşmek kendisiyle birlikte de kentleşmeyi ve ekonomiyi gündeme getirmektedir. Dolaysıyla, ölü gömülmelerini oluşturmuş ve bir kültürün parçası haline gelmiştir. Güneydoğu Anadolu ve Suriye’nin kuzey bölgelerini kapsar. İlk gömü olayları genelde ETÇ’de başlamış olup bu dönemlerde göze çarpmakta ve tarihçeleri de genelde, bulunan bulgularda ortaya çıkarılmıştır. Erken Tunç Çağı ll. Dönemi M.Ö. 2600- 2400 yıllarına denk gelmektedir. İlk toplu ölü gömme tarihi de, bu şekilde ortaya konulmuştur.
En baştan, Lidar Höyük ve Titriş Höyük, Gri Virika ve Gedikli Höyük gibi yerlerde göze batmaktadır. Ancak bunların şekilleri, yapılış biçimleri ve içindekilerin ekonomik ve sosyal bilgilerini tamamıyla bilmek hemen hemen mümkün olmamaktadır. Burada yapılan kazılar Anadolu örneklerinin en erkenini oluşturmaktadırlar. Bunlardan,ölü gömme geleneklerine sahip olan Titiriş Höyük, 33 hektarlık bir alana yayılmış, 22 metre yüksekliğinde, Tepe Teraslara yayılmış, aşağı ve yukarı şehir büyüklüğünde bir yerleşim oluşturmaktadır. Akropolis Yukarı Kent, 200x180 metre yer kapsamaktadır.
Tepenin doğu ve batısında, 300x180 ve 400x200 m. boyutlarda teraslar vardır. Höyüğün 400 m. kuzeybatısında, bir mezarlık alanı vardır. Toplam 43 hektarlık bir alana yayılmıştır. Ticaret yolu Harran ve Samsat yolu üzerinden, Orta Anadolu’ya açılır.
Mezar Gömmü Buluntular:
Mezarların uzun süre kullanılmalarından ve her yeni bir ölümde tekrar tekrar kullanılmasından kaynaklanan mezar yağmaları söz konusudur. Mezardaki bulgular gömülen bireylerin hakkında ekonomik bir bilgi vermektedir. Gömüler arasında yerel olduğu kadar import kullanılan objeler de mevcuttur. Gömü gömülürken herhangi bir kural kaide göz önde bulundurulmamıştır. Genelde iskelet bir tarafa diğer tarafa da buluntular bırakılmıştır.
Gömüler gömülürken genelde, ölüyle beraber, höyüklerin çeşitlerine göre yöresel kullanılan porselenler renk ve çeşitleri, genelde Alabastron Suriye şişeleri, bronz telden yapılmış bükülüş bileklikler, ucu kırık mızrak uçları, ine vardır. Bu inelerin başına tünemiş kuş figürleri görülmektedir. Bazı höyüklerde ise bronz yüzük bulunmuştur.
Lidar Höyük’te ise krem renkli çanaklar, bardaklar ve spiral perdahlı metalik kaplar gibi, farklı formda ve türde 200 kadar, seramik 12 bronz ine, çok sayıda boncukbulunmuştur.
Genelde Orta Fırat Havzası’nda bulunan buluntular. Erken Tunç Çağı lll. olarak kullanıldığını göstermektedir.
Mezarların Tarihçesi:
Genelde en eski ile en yeni arasındaki yapılış tarihlerine bakılmalıdır. Bununla beraber tam olarak tarih bilinememektedir. Ancak oval ve sahte kemerli olanlar Akkad Çağı ile aynı zamana denk gelmektedir. Oda mezarlar diğerlerine göre daha uzun kullanılmışlardır. Lidar Höyük’teki bulgular ETÇ Vl. Evresi’ni
çağrıştırmaktadır. Metalik seramik türünün ve siral perdahlı örneklerindendir.
Buluntular:
Halka idoller, bu örneklerin, Doğu Ege Tipi, Polichni Mezar Geleneği yörede,
Tilmen Höyük, Lidar Höyük,
Oylum Höyük’te görülmektedir.
Oda mezarlarda gömü armağanları:
Meyvelikler,
Suriye şişeleri, ham cam.
Sığ ya da derin, çark yapımı kâseler, ikili bileşik kap. Küresel başlı bronz ine.
Hançer,
Deniz kabuğu, frut boncuklar. Pedesfal dipli bazalt biçimli bir havan, Kıvrık uçlu mızrak ucu,
Depaslar,
Beyaz mermerden keman biçimli idol.
Bunlar Erken Tunç Çağı Ll. Evresi M.Ö. 2600-2400 ve Erken Tunç lll. Evresi- 2300- 2100 denk gelmektedir. Bulunan deposların bazıları yerel bazıları, ithaldir.
Urartu Takı, Hayvan Başlı Bileklik:
Günümüzde insanlar sosyal sınıflar içinde kendilerini tanımlamak için çok daha geniş bir yelpazede öge kullanımına sahip olsalar da, Urartular için bu öğeler, insanların sosyal sınıflarını belli ediyordu.
Obje: Bronz bileklik.
Detay: Aslan başı ile betimlenen bileklik.
Materyal: Bronz.
Ölçü: Oval 61 mmx 53 mm dış etrafı, 50 mm x 41mm iç ölçüsü.
Tarih: M.Ö. 8. yy - M.Ö. 5. yy Doğu Akdeniz orijinli.
Durumu: Çokiyi durumda, Yeşil Siyah Patinalı
Hakkında: Masif bileklik bronzdan yapılı, Açık oval şekilde kalın yuvarlak ve üzerinde ince işlemeli her iki tarafın uç bitiş kısmında özel işlemeli birer aslan kafası şekillenmiştir. Bu olasılıkla kol ve ayak süs takısı olarak kullanılmaktadır. Urartu döneminde erkeklerin ve kadınların kullandığı takıların, sosyal sınıf farklılıkları hakkında detaylı bilgiler vermektedir. Hemen hemen M.Ö. 1000 yıla tarihlenen ve özellikle başkentlerinin bulunduğu Urartu Krallığı’na dair kazılarda ele geçen eserler ve takılar, sınırlı bilgiye sahip olduğumuz sosyal yaşamları hakkında geçmişe ışık tutuyor. Urartu takıları, benim koleksiyonum da bulunan objelerden . Benzeri olarak. 1-Aslan başlı bir tunç (bronz) bileklik. Benzeri olan bir bilezik. Yunan sanatı olarak M.Ö. 500’lü yıllarda Koleksiyon Nr. CK 38 olan çapı 6 cm. bürüt ağırlığı 40 gr. olan karşılaştırma Willams. Ogden 1994-96 süs takıları M.Ö. 500 Not Etruscan. M.Ö. 399-200 olarak kayıt edilmiştir
Metal tel bileklik: Materyal:
Bronz.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden Arkeoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Rafet Çavuşoğlu, Urartu döneminde erkeklerin ve kadınların kullandığı takıların, sosyal sınıf farklılıkları hakkında detaylı bilgiler verdiğini söylemiştir.
Referans: Vgl.K. R. Maxwell-Hyslop. Western Asiatic juwellery (1971), s. 163. Nr. 162 links.
Vgl. F. H. Marshall. Catalogue of the juwellery- Greek,Etruscan.&Roman in the Depertmans of Antiquites- British Museum (1969), Tafel Xlll, Nr. 1202
Proveniens: 2014 Firma Hermann Historica tarafından öncesinden Avusturya özel koleksiyoner 1980 yılında antika olarak Wien Sanat Satış Merkezi’nde satışa çıkarıldı.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Ölü Gömme Bulguları, Takı Boncukları:
Ritüel Akik Kral Boncuğu:
Obje: Kırmızı Akik Boncuk. Antik Kornel Amulet Boncuk.
Detay: Baklava dilimli, oldukça belirgin. Koyu kırmızı düzgün patinalı.
Materyal: Akik.
Ölçü: Çapı. 2,2 cm.
Tarih: ETÇ. M.Ö. 2300-3200 Urartu. M.Ö. 700-800
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi.
Hakkında: Akik Kral Boncuğu, Urartu.
M.Ö. 700-800 yıllarında Urartu Kral Mezar bulgularından Kral Boncuğu. Üzerinde baklava dilimli belirgin ve düzenli çizgileri olan,
ortasında bir delik bulunan, akik çok güzel bir boncuk; ölü gömme geleneklerinde oda mezarlarda bulunan Titriş Höyük bulgularındandır. Düz, parlak, belirgin patinalı, kırmızı boncuk.
Literatür: Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Antik boncuk. Ölü gömme bulguları. Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Kırmızı Akik Boncuğu Ölü Gömme Bulguları:
Obje: Akik Oval Karnol ‘’Dangle’’ Amulet Kırmızı boncuk.
Detay: Karnol Akik. Düz kaygan patinalı ortasında bir delik olan Kırmızı boncuk.
Ölçü: Çapı. 1,8 cm. Materyal: Akik boncuk. Tarih: M.Ö. 2300-3200
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimde olduğu gibi. Gayet belirgin ve parlak.
Hakkında: Oda Mezarlarında ETD. Mezar bulgularından olan Karnol Akik boncuk. Daha sonraları Urartu Mezar Rituallerinde Ölüleri için Ritueller eşiliğinde ölüye sunulan takı parçası, Karnol Akik boncuktur. Mali kökenli bir boncuktur.
Literatür: Karnol akik boncuk, Kültür Bakanlığı Arşivi Tarihi atlas. Cins olarak Mali kökenli olduğu söylenmektedir.
Referans: Karnol akik boncuk Kültür Bakanlığı Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Yuvarlak Akik Boncuk.
Obje: Yuvarlak Akik Boncuk.
Detay: Yuvarlak, ortasında delik bulunan, düz, bazen de zamanın aşındırdığı yıpranmışlık patinasına rastlanılan bir boncuk.
Materyal: Akik.
Ölçü: Çapı. 1,2 cm.
Tarih: ETD. 2300-3200 yılları, daha sonra, aynı yörede Urartu ölü gömmede görülmüştür M.Ö. 700-800.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük
Durumu: Resimdeki gibi oldukça belirgin her haliyle ortada anlaşılan bir boncuk türü.
Hakkında: Urartu mezar gömü bulgularından olup ölü gömme geleneklerinde Urartu işçiliği ve resimdeki gibi ortasında 1,2 mm çapında bir delikle ipe bağlı olan parlak boncuktur. Yörede ETÇ bulgularının da arasında olan zamanla diğer medeniyetler tarafından da, kullanılan belirgin, pürüssüz, düz patinalı, parlak kırmızı renkte.
Arkeologlar tarafından mali kökenli olduğuna inanılan bir Karnol Akik boncuktur.
Literatür: Kültür Bakanlığı Arşivi, ölü gömme bulguları arasında boncuk türleri hakkında.
Referans: Kültür Bakanlığı Anadolu Medeniyetleri Müzesi. Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Siyah Beyaz Noktalı Dökme Venezia Boncuk.
Siyah Beyaz Noktalı Dökme Venezia Boncuk
Obje: Benekli boncuk.
Detay: Siyah cam üzerinde nokta şeklinde beyaz benkli cam boncuk. Genelde Venezia olarak bilinir.
Ölçü: Çapı. 1cm, 1cm.
Materyal: Cam.
Tarih: ETD. M.Ö. 2300-3200 ile M.Ö. 700-800.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi oldukça belirgin patikalı.
Hakkında: Ölü gömme geleneklerinde bulunan bu takı parçasının bir parçası olarak karşımıza çıkan boncuk, siyah yuvarlak cam olarak içinde beyaz nokta cam şeklindedir. İtalyanların Venezia olarak bilinen boncukları arasında yer almaktadır.
Literatür: Anadolu ölü gömme buguları hakkında boncuk takılar. Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi boncuk bulguları.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Yaşı: M.Ö. 2500-3000
Bulunduğu Yer: Kuzey Mezopotamya.
Ait Olduğu Koleksiyon: Çeşme Müzesi Kuzey Mezopotamya Titriş Höyük mezar bulgularından. Siyah cam üzerinde beyaz boncukların olduğu iki boncuk. Ölü gömme bulgularındandır.
Ölü gömme geleneklerinden Kuzey Mezopotamya orjinli, bir takı seti boncukları:
Beyaz, Parlak, Damla Şeklinde Kuvars Değerli Taş.
Obje: Kuvars doğal değerli taş.
Detay: Ölü gömme bugularından ETD takılarından ancak daha eski de olabilir. Yörede birçok şey yeniden adlandırılmaktadır.
Materyal: Parlak beyaz Kuvars doğal taş. Ölçü: Boy: 1,5 cm en: 1,3 cm ağırlık: 1,95gr. Tarihi: M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Oldukça parlak ve belirgin.
Hakkında: Düz, pürüzsüz, patinalı damlanın alt tarafında bir delikle diğer takı parçalarıyla birleşir. Delikte mevut olan geçmiş zamana ait kalk ve kireçlenme artık taşlanmış vir partükül halündedir. Bu kısım oldukça inceltilmiş ve bir delik oçılma durumuna getirildikten sonra omuzlardan yukarıya doğru bir domla şeklini alması içinde büyük bir emek verilerek, Parlak, damla şeklinde üst tarafı yuvarlaktır. Düz bir patinaya kavuşarak değerli dağkurarzı olan bu saydam ve sade damla şeklindeki boncuk takının içindeki yerini alarak ölümsüzleşmektedir. parlaklığı kusursuz bir şekilde işığı geçirerek saydamlığı çıplak gözle bile görülmektedir.
Literatür: Kültür Bakanlığı gömü bulguları.
Referans: Kültür Bakanlığı Müzeleri Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Gri Cam Boncuk.
Obje: Yuvarlak beyaz ortasında kocaman delik. Griy Cam Boncuk
Detay: Simit şeklinde düz Griy patinalı ortası büyük delikli simit Formunda Cam Boncuk.
Materyal: Cam.
Ölçü: Çapı: 1,3 cm , Ağırlığı: 1,27gr. Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200 yılları. Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi. Oldukça iyi.
Hakkında: Mezar odaları Titriş Höyük bulgularındandır. Hakkında anlatılacak pek çok şey var. Simit Formunda Griy Cam Boncuk. Ortasında Deliğin olduğu yerde ikinci Bir Renk lacivert tonunda, bundan yaklaşık 5000 yıl önce işlenerek bir takı boncuğu haline getirmiştirler. Camın ham maddesi fırınlama veya kurtuma tekniğiyle bunu bir boncuk şekline getirip binlerce yıl yonra bile güzellipini parlaklığını muhafaza edebiliyor. Belli ki; belli teknikler uygulandıktan sonra sert bir malzemeyle yüzey kısmını parlatmayı Dış görünümü bir Simit şeklinde olan bu boncuk kaygan düz pürüzsüz bazı yerlerinde her ne kadar deforme oyukları varsa bile bir şekilde halen bütün ihtişamıyla güzelliğini koruyarak takıdaki yerini almayı hak Etmiştir. Erken Tunç dönemi Millattan Önce 2600-2400 yıllarına denk gelmektedir. Bu dönemde bile kadın kadındır. Ve takılardan hoşlanmaktadır. Bu bulguda ispatı niteliğindedir.
Literatür: Titriş Höyük mezar odaları bulgularından taş takı boncukları hakkında Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Kültür Bakanlığı Anadolu Müzeleri oda mezarları bulguları, Titriş Höyük kadın takıları .
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Saydam Parlak Yeşil Cam Boncuk:
Simit Formunda Yeşil Cam:
Obje: yeşil geniş halkalı simit formunda cam boncuk.
Ölçü: Çapı: 1,2 cm. olan ağırlığı: 0,64gr.
Tarih: M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Kuzey Mezopotamya, Vorder Asya, Levandel Güneydoğu Anadolu, Urfa. Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi oldukça belirgin ve göz kamaştırıcı şekilde iyi.
Hakkında: Günümüzden 5.000 yıl önce Kuzey Mezopotamya oda mezarlarında ölenin kişiliğine göre sevdikleriyle birlikte gömülmesi bu tür takıların açığa çıkmasına sebep olmaktadır. Arkeologlar da bu tür bulgularla geçmişe ışık tutmaktadır. Boncuk Hakkında söylenmesi gereken çok şey vardır. Bunu da hak etmiştir. Herşeyden önce Cam bir boncuktan söz etmekteyiz. Oldukça teknik olarak düşünmemizi kafamızda çağrıştırmaktadır. Ne 5000 yıllık bir kolyeden ve Cam dan mı söz ediyoruz. Bir yeşil Safir gibi parlayan ve ustaların ellerinde Şekillenerek bir boncuk haline getirilen bu boncuğun o zamanlar ham maddesini nasıl oluşturmuş ve kaç derece sıcaklıkta erimesine sahip olmuşlar acaba hiç düşündünüzmü. Evet yörede Lidar Höyük örneğini verecek olursak Hilal Şeklinde Fırınlardan ve demir eritme odalarını M.Ö 5500 yıllarında Bakır erittiklerini bilmekteyiz. O halde geçmiş te de Teknik olarak insanlar gelişmel göstermiş ve ham madelerin eritilmesini becermişlerdir. Bu boncukta o zamandan günümüze kadar kolyenin içersinde yerini almayı hak etmiş ve güzel bir hanımın boynunda yerini almıştır.
Literatür: Titriş Höyük oda mezarları kadın gömü bulguları, Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Silindir Mat Taş Boncuk:
Silindir Mat Taş Boncuk:
Obje: Silindir şeklinde mat taş bir boncuk. Detay: Kırmızımsıpatinalı, mat silindir boncuk. Materyal: Taş veya pişmiş toprak.
Ölçü: 0,8cm uzunluğunda eni 0,6 cm. 0,54gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi.
Hakkında: Açık kırmızı toprak veya taştan yapıldığı anlaşılan mat, silindir şeklinde boncuk.
Literatür: Kültür Bakanlığı Arşivleri ve Tarihi Atlas.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Fıçı Formulu Amber Boncuk.
Fıçı formunda Amber bal renginde bir boncuk.
Obje: Amber diye bilinen bal renginde boncuk.
Detay: Ortası kabarık olan bal rengindeki bu boncuk, uçlardan ortaya doğru hafif şekilde genişlemektedir. Saydama yakın bir geçirgenlik mevcuttur.
Materyal: Parlak Doğal Taş.
Ölçü: Çapı: 1,4 cm ile 1,2 cm arasında değişen ağırlığı: 0,8 gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Çok iyi durumda.
Hakkında: Yörede “amber” ismiyle bilinen bu güzel boncuk bal rengindedir ve boncuk kenarlarından ortaya doğru genişleyen bir altıgen formunu anımsatmaktadır. Ortasından her boncuk gibi deliği olan düz saydam patinalı ve parlayan bir dış yüzeye sahiptir. Geçmişin izlerini ve yaşanmışlıklarını boncuğun bıraktığı izlerden görmek mümkündür.
Literatür: Kültür Bakanlığı oda mezar bulguları Titriş Höyük Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi oda mezar bulguları.
Geçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Hebron Mermer Çift Renkli Ölü Gömme Bulgularından Boncuk.
Kuzey Mezopotamya Şanlıurfa Titriş Höyük Bulgularındadır.
Hebron boncuk Doğal taştan renkli:
Obje: Hebron boncuk.
Detay: Taştan olan bu boncuk iki rengi üzerinde barındırmaktadır. Üst tarafında beyaz, kırmızı alt tarafında mavimsi bir renk bulundurmaktadır.
Materyal: Taş, mermer.
Ölçü: 1,1 cm Çapında Ağırlığı: 0,85 gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi belirgin ve oldukça güzel.
Hakkında: Boncuk iki hatta çizgiler sayılırsa üç ayrı tondan oluşmaktadır ve parlak ve güzel renklerden taş veya mermerden oluşan bir yapıya sahiptir. Üst tarafı beyaz parlak düz patinalı ortaya gelince biraz kabaran ve ince kırmızı renklerle bir güzellik katılan alt tarafı ise mavimsi renkle boncuğu ortaya çıkartmaktadır.
Literatür: Titriş Höyük bulgularından. Kültür Bakanlığı Arşivi oda mezar bulguları. Boncuk cinsleri.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi oda mezarlar bulguları.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne kayıtlı Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Simit Form Şeklinde Yüzeyi Kireçlenmiş Cam Boncuk.
Obje: Kül rengi, yine simit şeklinde olan bir boncuk. Ölçü: Çapı: 1,3 cm Ağılık: 0,83 gr.
Materyal: Cam,
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Oldukça iyi ve belirgin.
Hakkında: Form olarak bir simit şeklinde mat, patinalı, kül renginde, oldukça sağlam. Her Ne Kadar Üzeri Zamanın vermiş olduğu yorgunluğun getirdiği kir ve kireçlenme sonucunda başka bir şekle bürünsede Zaman ondan Aslında Bir şey Alamamıştır. Bütün Güzelliğiyle üzerindeki görselliği engellemesine Rağman.
Literatür: Kültür Bakanlığı oda mezarı bulguları, kadın takısı taş boncuklar.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Beyaz Gözenekli Silindir Boncuk:
Beyaz Gözenekli kırmızı topraktan Silindir şeklinde Mozaik Bonuk:
Obje: Kırmızımsıtoprak, beyaz gözenekli silindir boncuk.
Hakkında: Mozaik şeklinde Kırmızımsı toprak içine beyaz yuvarlak gözeneklerin yerleştirildiği bir silindir boncuk. Günümüzle kıyaslamak gerekirse; Nepal in gözenekli Boncuklarına verilen 50.000 Eur la Fiyatlandırılan Takı Boncuklarının Yanında Böyle Bir Boncuğun Değer olarak Nasıl İfade edileceğini düşünemiyorum. 5200 Yıllık bir Geçmiş ve Dim dik Ayakta. Benzerlik Bakımından Bir Kıyaslama.
Ölçü: Uzunluk: 2,7 cm.olan en: 0,9cm Ağırlık: 3,51 gr.
Materyal: Pişmiş topraktan.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimde olduğu gibi gayet iyi. Literatür: Kültür Bakanlığı oda mezarları arşivi. Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Yuvarlak Ortası Delik Bal Renginde Amber Boncuk
Amber Boncuk:
Obje: Ortasından delik bal rengi boncuk.
Hakkında: Ortasından delik etrafı bal renginde, düz parlak patinalı amber boncuk. Doğal Taştan yapılmış tüm güzelliğiyle üzerinden 5000 yıl geçse bile hiçbir şey kayıp etmeyen işıldayan Boncuk.
Materyal: Amber taşından.
Ölçü: Çapı: 1,4- 1,2 cm Ağırlığı: 0,86 gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimde olduğu gibi çok iyi.
Literatür: Oda mezarları Titriş Höyük bulguları.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Şanlıurfa.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Beyaz Mermerden Oluşan Oval Boncuk.
Beyaz Mermerden Oval Boncuk:
Obje: Taş gerdanlık takısının en orta ve en gösterişli üst uç tan delik buluan bir beyaz mermer boncuk.
Detay: Diğer gerdanlığı oluşturan boncukların içinde en uzun diye bileceğim. En ortadaki diğerlerinden farklı olan bir mermer beyaz süt beyaz ve bir kısmı aşınmış ancak düz ve oldukça beyaz parlak patinalı boncuk.
Materyal: Beyaz mermer.
Ölçü: Tarih:
Uzunluk: 3,3 cm. orta en: 2 cm. Ağırlık:5,85 gr. ETD M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi.
Hakkında: 5000 yıllık taş gerdanlık olan boncuk dizisinin en belirgin ve takıya şekil oluşmasına yardımcı olan düz patinalı parlak beyaz süt beyazı düz ve parlak patinalı bir akıtma mermer boncuk. Üst tarafında bir bağlantı olsun diye güzel şekilde incelmiş olan delik yerinden aşağı doğru bir oval şekil alarak genişleyip tekrar incelen bir süt beyaz parlak patinalı mermer boncuk.
Literatür: Oda mezarları kadın takılarını oluşturan bu kadın taş gerdanlık Kültür Bakanlığı Arşivlerinden.
Referans: Anadolu Medeniyetler Müzesi oda mezar bulguları.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Devekuşu Yumurtasından Yapılmış Boncuk.
Devekuşu Yumurtasından Boncuk:
Obje: Devekuşu yumurtası boncuk.
Detay: Devekuşu yumurtasından yapılmış ortası şişkince yanlara doğru azalarak oval yuvarlak düz parlak beyaz patinalı ortasından bir delikle diğer boncuklara entegre olmuş ve yumurta kabuğu rengi vermiş boncuk. Ortasındaki Delikte Herne kadar Kireçlenme izlerine Rastlansa da, Boncuğun Yüzeyi İşığını ve Parlaklığını bu kadar Geçmesine Rağmen Korumaktadır.
Materyal: Devekuşu yumurtası.
Ölçü: Çapı: 1,3 cm Ağırlık: 1,27 gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Oldukça iyi.
Literatür: Oda mezarları ölü gömme geleneklerinde ölüyle beraber gömülen kadın takıları ve boncuk.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Pişmiş Topraktan Griy Fayans Silindir Boncuk.
Pişmiş topraktan Fayans boncuk:
Obje: Seramik pişmiş topraktan fayans boncuk.
Detay: Yıpranmış bir pütürlü bir patinaya Kırmızımsıbir toprak ve arasıra içinde beyaz kireç parçacıkları ile oval bir gürünüm içindeki bu harika fayans boncuk, taş takının bir bölümünü oluşturmaktadır.
Materyal: Pişmiş toprak.
Ölçü: Uzunluk: 3,1 cm. Ağırlık: 2,63 gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Oldukça yorgun ama halen ayakta, tamamı belirgin bir fayans boncuk.
Hakkında: 5.000 yıllık bir yolculukta benimle yolculuğuna devam etmesi gururların en büyüğü olsa gerek. Boncuk, diğer boncuklara bağlandığı yerden zorlandığı için biraz kırılmış. Herne kadar zorlandığı Söylense de yinede Günümüze kadar Bütün ihtişamıyla kendini korumaktadır.
Literatür: Oda Mezarları Ölü Gömme Gelenekleri’nden kadın takısı boncuk.
Referans: Kültür Bakanlığı Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Siyah Cam Boncuk.
Siyah Cam Yuvarlak Boncuk:
Obje: Yuvarlak, bazı yerleri az göçük,ve beyaz kireçle örtülü yanlardan delik.
Detay: Yuvarlak siyah cam üzeri kalk kireç ve az girintilidir. Patinalı siyah ve beyaz ancak boncuk olarak geçmişin izlerini üzerinde taşıyarak bir yuvarlak siyah cam. 5.000 yıllık bir harika kolyenin parçalarınan birini teşkil eden siyah cam boncuk.
Materyal: Siyah boncuk, yuvarlak.
Ölçü: Çapı:1,4 cm Ağırlık: 2,19 gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi oldukça sağlam. Belirgin ancak renk fazlaca üzerindeki kireçlenen patinayla temizlenmesi gerekiyor.
Hakkında: Siyah cam yuvarlak, düzgün ancak üzerinde kireç üst düzeyi siyah camı çevreleyen pırtılı girintili patineye sahip siyah boncuk.
Literatür: Ölü gömme geleneklerinden oda mezar bulgusu, Titriş Höyük.
Referans: Kültür Bakanlığı Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Beyaz Dağkuarzı doğal taş yarı saydam:
Obje: Kuvars değerli taş boncuk.
Detay: Beyaz saydam küçük ince üzeri kireçle sıvalı patinalı
boncuk.
Materyal: Kuvars, Doğal taş.
Ölçü: Uzunluk:0,9 cm en: 0,5 cm. Ağırlık:0,53gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Oldukça iyi.
Literatür: Oda mezarları Titriş Höyük kadın takı bulguları, tarihi atlas.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Akik Fıçı formlu boncuk:
Obje: Akik boncuk.
Detay: Hafifçe ortaya doğru kabaran ortasından kireçli bir delik olarak görünen, küçük bir akik kırmızı boncuk.
Materyal: Akik boncuk.
Ölçü: Uzunluk: 0,6 cm en: 03 cm Ağırlık: 0,11gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Kırmızı akik, parlak patinalı, oldukça düzgün bir boncuk.
Hakkında: Bir taş kolyenin içerisinde bulunan akik parlak düz patinalı boncuk ortası kireçli delik olan bir boncuktur.
Literatür: Oda mezarı bulgularından ölü gömme geleneklerinde kullanılan kadın takıları.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
İnce Silindir Boncuk:
İnce silindir şeklinde boncuk:
Obje: İnce, ortasından bir ip geçen, üzerinde kireçlenme olan boncuk.
Detay: Yeşil Cam boncuk parlaklığının yerini kireçlenme almış patinalı boncuk.
Materyal: Yeşil Cam boncuk.
Ölçü: Uzunluk: 0,9 cm en: 0,3 cm. Ağırlık: 0,22 gr.
Tarih: ETD M.Ö. 2300-3200.
Durumu: 5.000 yıl bırakmış ardından halen dimdik sağlam.
Hakkında: İnce uzun Yeşil Cam olan bu küçücük boncuk Camdan oluşmaktadır. Üzerinde pütürlü kireç olguları patinalı, bir yüzeye sahip olan güzel bir boncuk.
Literatür: Oda mezarları buguları Titriş Höyük ölü gömme bulguları.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Ölü Gömü bulgularından on adet boncuktan oluşan boncuk takı.
Finike Kırmızı Beyaz Cam Boncuk.
Fenike Silindir Cam boncuk:
Obje: Boncuk, oval, antik
Detay: Kırmızı ve beyaz iki cam renginin karışımından yapılmış bir Fenike, silindir boncuk.
Materyal: Cam Ölçü: Boy: 2,cm.
Tarih: Demir Çağı M.Ö. 2000-1200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimde olduğu gibi.
Hakkında: Üzerleri kırmızı ve beyaz parlak patineli olan bu boncuk ocaktan yeni çıkmış gibi görünse de yapımından bu yana en azından 3000 yıl geçmiş ve Demir Çağında bir güzelin boynunu süslemek için taktığı gerdanlıklar arasında yerini almıştır. Bugün, binlerce yıl sonra benim koleksiyonumda yer alıyor.
Literatür: Ölü gömme geleneklerinde oda mezar bulguları, Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Geçeklilik. Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Finike Kırmızı Beyaz Yuvarlak Boncuk Cam.
Finike Yuvarlak Cam Boncuk:
Obje: Yuvarlak boncuk.
Detay: Kırmızı beyaz renkli boncuk.
Materyal: Cam.
Ölçü: Çapı:1 cm.
Tarih: Demir Çağı M.Ö. 2000-1200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: İyi durumda.
Literatür: Ölü gömme geleneklerinde kadın takıları hakkında Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Yuvarlak Saydam Cam Boncuk.
Dağ Kuvarsı Saydam Beyaz Yuvarlak Boncuk:
Obje: Detay:
Saydam, parlak, doğaltaştan boncuk.
Saydam, parlak, doğal taştan boncuk, Dağ Kuvarsı.
Materyal:
Doğal Dağ Kuvarsı.
Ölçü: Tarih:
Çapı 1,5cm.
Demir Çağı. M.Ö. 2000-1200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi
Hakkında: Bir arada bir takı arasında oluşu; yuvarlak düz patinalı parlak ve saydam oluşu; bir mücevher gibi doğal taştan oluşması ile dikkat çekmektedir. Bu takı seti arasında en gösterişli duran boncuklardan birisidir.
Düz kusursuz ve Dağ Kuvarsı oluşu sebebiyle de başka coğrafyalardan bu yöreye yolculuk yaptığı muhakkaktır. Pakistan veya Beluçistan coğrafyasında bulunan bir kıymetli bir taştır. Bunun Kuzey Mezopotamya coğrafyasına gelmesi için geçişkenlikten söz etmek durumundayım; insanlar Neolitik Dönem’den sonra gelirleri çoğaldıkça dışarıdan kıymetli taşınır mallar almaya başladılar. İpek Yolu daha sonradan bu mümkün kıldıysa demek oluyor ki çok önceleri de bu topraklardan batı ve doğu ya yolculuklar ve ticaret her zaman yapılmış ve yapılmaya devam etmiştir Geçiş güzergahında olması sebebiyle o günkü şartlarda Mısır, Harran ve Uzak doğu aynı zamanda Ur, Uruk, Güney Mezopotamya’ya Ticaret yapılmış, bu arada Batıda bulunan Fenikelilerin de Orta Anadolu’ya ordan da Güney Doğu Anadolu’ya indikleri anlaşılmaktadır.
Güney Mezopotamyada suların çekilmesi erezyon sonrası Uruk şehrinden kuzeye doğru insanların Harrapa’dan sonra Ubeyd Şehir Devletleri zamanında kuzeye geldikleri ve buralara yerleştikleri fayans ustalıkları Keldani bıçaklarının yapılışlarını hatta buradan kuzey Mezopotamya’ya yayıldıkları bilinmektedir. M.Ö. 4000 yılları ve 400 yıl bu bölgede hüküm sürdüklerini bilmekteyiz. Yukarıda söz konusu olan doğal Kuvars taşın da Pakistan ve Beluçistan’dan geldiği bilinmektedir.
Literatür: Ölü gömme oda mezarı kadın takıları, Kültür Bakanlığı Arşivi Tarihi Atlas.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Köşeli Saydam Cam Boncuk.
Saydam Beyaz Köşeli Dağ Kuvarsı boncuk: Obje: Doğal Kuvars boncuk.
Detay: Ortasından bir delik geçen bazı yerleri basık ve bazı yerlerinde şişkinlikle form verilmiş harika bir boncuk.
Materyal: Doğal Kuvars değerli taş.
Ölçü: Çapı: 1,2 mm.
Tarih: Demir Çağı. M.Ö. 2000-1200
Bulunduğu Yer: Kuzey Mezopotamya, Şanlıurfa, Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi gayet parlak ve saydam.
Hakkında: Bu dağ Kuvarsı olan doğal taştan yapılı boncuk, parlak saydam ve ışığı yansıtan bir boncuktur. Kıymetli olduğu için eksport olarak Pakistan veya Beluçistan’dan buralara kadar gelmiş bir kıymetli boncuk. Omuzlarına doğru kabaran ve üç yonutulmuş şekilde üç defa da kabarık bir formda yapılmış bu boncuk değerli düz saydam patinalı yer yer kireçli toprak izlerine rastlanılsa da çok gösterişli ve güzel bir boncuktur.
Literatür: Ölü gömme gelenekleri kadın takısı bulguları, Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Dikdörtgen Şeklinde Üzerinde baskı noktalrla süslü yeşil Cam boncuk:
Obje: Üzerinde çukurlar oluşturulmuş yeşil silindir boncuk. Detay: Silindir şeklinde cam, yeşil, ortası delik, belirgin boncuk. Materyal: Cam.
Ölçü: 1,7 cm.
Tarih: Demir Çağı M.Ö. 2000-1200
Bulunduğu Yer: Kuzey Mezopotamya, Titriş Höyük.
Durumu: Resimde olduğu gibi gayet belirgin ve iyi.
Hakkında: Günümüzden 3.000 yıl önce kullanılmış bu boncuk, bir takı setinin parçasını oluşturmaktadır. Üzerinde yuvarlak baskı oluşturularak yapılan şekil ve ortasından geçen delik oldukça büyük ve oval silindir şeklinde temiz bir patikaya sahiptir. Rengi yeşil olan bu boncuk, diğer takıda bulunan bazı boncuklar gibi cam kökenlidir.
Literatür: Ölü gömme geleneklerinde kadın takısı bulgularından yola çıkılarak, Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi .
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Kare koyu renkli bir boncuk:
Obje: Kare şeklinde koyu renkli düz patinalı boncuk.
Detay: Oldukça güzel gözünen koyu siyah renkte bir boncuk.
Materyal: Cam.
Ölçü: Çapı: 1 cm.
Tarih: Demir Çağı M.Ö. 2000-1200.
Durumu: Gayet iyi durumda.
Hakkında: Geneli cam menşeyli olan bu takı boncukları resimde görülen bu boncukta onlardan biri hakkında söylenecek kare şeklinde düz parlak oltukça tam patinalı koyu bir pastel renkleri olan bu boncuk, her ne kadar üzerinde bazı kireç patinaları geçmişin izini de taşısa oldukça dinç ve güzel bir görünümü günümüze kadar sergilemektedir.
Literatür: Kültür Bakanlığı oda mezarı bulguları.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi kadın takıları oda mezar buguları.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’nde Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Oval Küçük Koyu Cam Boncuk.
Yuvarlak Yeşil Cam boncuk.
Obje: Yuvarlak, yanları oval, yeşil cam boncuk.
Detay: Yuvarlak tarafı düz patinalı kenar kısımları oval, ortasından bir delik geçmekte olan bir yeşi boncuk.
Materyal: Cam.
Ölçü: Çapı: 0,7 cm.
Tarih: Demir Çağı M.Ö. 1200-2000 yıllarına denk gelmektedir.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimde olduğu gibi.
Literatür: Oda Mezarları Titriş Höyük ölü gömme gelenekleri bulguları Kütür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır
Hebron Mavi Geniş Delikli Cam Boncuk:
Mavi Hebron Cam boncuk:
Obje: Mavi yuvarlak boncuk.
Detay: bir
boncuk.
Ortasından bir delikle diğer tarafa çıkan gayet parlak patinalı
Materyal: Cam. Ölçü: Çapı:1 cm.
Tarih: Demir Çağı M.Ö. 2000-1200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Gayet iyi durumda.
Hakkında: Mavi camdan yapılmış olan, Hebron olarak bilinen bu boncuk, gerçekten de tabiatın içinden kopup geldiğini ispat edercesine ateşin içinden fışkırmış gibi ben buradayım demektedir. Delik olan yerde hafifçe bir şişkinlik, muhtemelen delik açıldığında oluşmuş bir patina gözlenmektedir.
Literatür: Hebron boncuk, Kültür Bakanlığı Arşivi.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Altıgen Bal Peteği şeklinde Yeşil Cam Boncuk.
Altığen köşeli şekillerle süslü Yeşil Cam boncuk: Obje: Yeşil boncuk.
Detay: Altıgen, baklava dilimli, ortası delik, yeşil cam boncuk.
Materyal: Cam.
Ölçü: 0,8 cm.
Tarih: Demir Çağı M.Ö. 2000-1200’lü yıllar.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Hakkında: Kusursuz bir şekilde yuvarlak yeşil altıgen köşeli baklava dilimi şeklinde yapılan bu boncuk herhalde sıcakken dökülüp belli bir form içersinde şekillendirilmiştir. Ancak boncuk hakkında söylemem gerekirse bu şekilde bir boncuğun ortaya konulması bundan 3000 yıl önce de teknik olarak insanlığın geliştiğini ve ustalık senatkarlığın olduğunu göstermektedir. Düz parlak ve pürüzsüz bir patinaya sahip olan bu boncuk, insanın aklına tek bir şey getirmektedir: Bravo! Harika!
Durumu: Resimdeki göründüğü gibi.
Literatür: Titriş höyük oda mezar bulguları.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi bulguları.
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.
Dökme Cam Boncuk
Dökme Cam Boncuk:
Obje: Detay
Döküm cam boncuk.
Başka parçalara bağlı olarak değişik teknikle yapılmış bir boncuk türü.
Materyal:
Cam.
Ölçü: Tarih:
Çapı: 1,5 cm.
Demir Çağı M.Ö. 2000-1200.
Bulunduğu Yer: Titriş Höyük.
Durumu: Resimdeki gibi.
Hakkında: Dökme boncuk olan üzerinde halen bağlantısı olduğu için ne şekilde döküldüğü nasıl tamamlanıp tamamlanmadığı hakkında bir fikir ileri sürmek gereksiz olur. Üzerinden binlerce yıl geçtiği için de haksızlık etmek istemem. Oldukça aşınmış olması bağlantı yerlerinin üzerinde halen mevcut olması insanın aklına “Bu boncuk tamamlanmadan mı takı haline getirildi?” sorusunu getirmektedir. Takının karekteristik ön görüşüyle bu şekilde takıldığı muhtemeldir. Bir toprak içerisinde form verilerek camın belli bir ısıdan sonra bu bağlantı yerleriyle birlikte boncuk olarak takılması ayrı bir karekteristik özelik getirmekte ve takı tamamlanmadan olduğu gibi boncuk olarak kullanılma ihtimali üzerinde durmaktayım. Yine de olağanüstü bir güzellik ve günümüze dek kalması olaganüstü bir çabadır. Ortasından bir delikle diğer boncuklara bağlanan mükemmel görüntülü cam bir boncuktur.
Literatür: Oda mezar bulguları.
Referans: Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Gerçeklilik: Kültür Bakanlığı Envanteri’ne Koleksiyoner Mehmet Ali Yaşar adına kayıtlıdır.